CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, “Allah aşkına kim mandacı? Kim faiz baronu? Mandacı arıyorsak sarayın beceriksiz ekonomi yönetimine bakmak lazım. Mandacılar, Cumhuriyet tarihi boyunca edindiğimiz değerleri yabancıları peşkeş çekenlerdir. Yandaşlarına dolarla ihale verenlerdir. Kendi vatandaşını emperyalistlere ucuz işgücü olarak pazarlamaya çalışanlardır” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Salıcı, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı’na ilişkin partisi genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Değerli basın mensupları, hepinize iyi günler diliyorum.
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sona erdi.
Bugün maalesef elim bir trafik kazasında Sivas İmranlı Belediye Başkanımız, benim de değerli arkadaşım Murat Açıl’ı kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, tüm İmranlı halkına, Sivaslılara başsağlığı diliyoruz. Kazada yaralanan başka vatandaşlarımız var, onlara da acil şifalar diliyoruz.
Aynı zamanda başka bir vefat haberi daha… Galatasaray’ın 37. Başkanı Sayın Mustafa Cengiz’in tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybettiğini üzülerek öğrendik. Başkanımıza Allah’tan rahmet, ailesine, sevdiklerine, Galatasaray’a ve futbol camiasına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Bu hafta Musevi vatandaşlarımızın Hanuka Bayramı. Hanuka Bayramını tebrik ediyoruz, Hanuka Bayramının barış ve kardeşliğimizi güçlendirmesini diliyoruz.
Değerli basın mensupları, bugün TÜİK Kasım ayı ekonomik güven endeksini açıkladı. Ekonomik güven endeksi bu ay 99.3 puan olarak gerçekleşti. Endeks 4 aydan sonra yeniden güven sınırı olan 100 puanın altına düştü. Ekonomide bir süredir kötümser bir hava esiyor tekrardan. Bu ülkede ‘her şeyden ben sorumluyum’ diyenler bu esen kötümser havanın da sorumlusu.
Değerli basın mensupları, Türkiye ağır bir kur şoku yaşıyor. Erdoğan’ın açıklamalarıyla bizzat kendisinin çıkardığı bu döviz krizi nedeniyle paramız sadece dolar karşısında değil, tüm yabancı ülke para birimleri karşısında değer kaybediyor, kar gibi eriyor. Dolar almış başını giderken paramızda pul oluyor. Halkımız yoksulluğu hayatın her alanında yaşıyor. Yaşanan kur şoku karşısında eli kolu bağlı olan saray iktidarı yine suçluyu dışarıda arıyor aynaya bakmıyor. İktidarın kur şoku karşısındaki yaklaşımı mandacı iktisatçılar, mandacı siyasetçiler, hainler, faiz lobisi, geziciler, faiz baronları, dış güçlerin hesaplaşması sloganlarından, söyleminden öteye geçemiyor. Bu söyleminde vatandaşımızın günlük hayatına, ekonomisine, cebine hiçbir katkısı yok. Allah aşkına kim mandacı, kim faiz baronu? Mandacı arıyorsak sarayın beceriksiz ekonomi yönetimine bakmak lazım. Mandacı arıyorsak mandacılar cumhuriyet tarihi boyunca edindiğimiz değerleri yabancılara peşkeş çekenlerdir. Yandaşlarına dolarla ihale verenlerdir. Kendi vatandaşını emperyalistlere ucuz iş gücü olarak pazarlamaya çalışanlardır.
Değerli basın mensupları, bir dış güçler masalıdır gidiyor. Oysa bu kriz 2018 yılında ülkenin bu ucube başkanlık sistemine geçtiği anayasa referandumundan sonra başladı. Dövizdeki önlenemeyen yükseliş Erdoğan’ın 20 Mart 2021’de Naci Ağbal’ı bir Cuma gecesi gece yarısı kararnamesiyle görevden almasıyla devam etti. Şimdi soruyoruz, dış güçler, dış güçler diyorlar ya, Naci Ağbal’ın görevden alınmasını size dış güçler mi tavsiye etti, dış güçlerin telkinleriyle mi Naci Ağbal’ı görevden aldınız? Ağbal görevden alındıktan sonra Pazartesi günü dolar 1 daha yükselmişti. Merkez Bankası Başkanı değişti, yeni başkan yüzde 19 olan politika faizini yüzde 18’e düşürdü. Dolar tekrar zıpladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankasının iki başkan yardımcısı ve bir para piyasaları kurulu üyesini görevden almasının ardından dolar yeni bir zirve daha yaptı. Şimdi tekrardan soralım Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesini size dış güçler mi telkin ediyor mu? Merkez Bankası Başkan Yardımcılarını ve para piyasası kurulu üyesini değiştirmeyi size dış güçler mi sufle veriyor, dış güçler mi bunu size yaptırıyor? Merkez Bankası faizi 200 baz puan indirerek yüzde 18’den 16’ya çekti. Kararın ardından döviz yeni rekorlar kırdı. Türk lirası eridi. Beşli çete servetine servet kattı. Bunu da mı size dış güçler yaptırdı? Bu da mı dış güçlerin size vermiş olduğu talimatlarla gerçekleşti? Bu da yetmedi Merkez Bankası sarayın telkiniyle faiz oranlarını yüzde 15’e indirdi. Dolar 13 lirayı gördü. Toparlanmayı beklerken Erdoğan yeniden çıktı ve İzmir’de biz yüksek faize halkımızı da, çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz, bu faizler düşecek dedi. Döviz yeniden alevlendi. Seni böyle konuşturan dış güçler miydi Erdoğan? Bugün biz basın toplantısına girmeden önce Sayın Erdoğan yine uçakta konuşmuş, sabah görmüş olduğumuz döviz kuruyla Sayın Erdoğan konuştuktan sonraki döviz kuru yine farklılaşmış, döviz yine yükselmiş. Bu sefer talimatı kimden aldın Sayın Erdoğan? Seni dış güçler konuşturuyor, sen de bu ekonominin zora girmesi için onların amaçlarına hizmet mi ediyorsun? Erdoğan bile bile yaptığı bu açıklamalarla dolar krizini alevlendiriyor. Alev ülkeyi sarıyor. Erdoğan Roma’yı yakan Neron gibi sarayından yangını izliyor. Bu yangının hesabı illaki sandıkta sorulacak. Tüm bunların, bütün bu yaşatmış olduğunuz zorlukları, finans ve ekonomi piyasalarında yaşanan sıkıntıları vatandaşın cebinde eriyen parayı size dış güçler talimat veriyor ve siz o sayede mi yapıyorsunuz? Nedir bu dış güçler masalı? Şimdi de faize ezdirmeyeceğiz dedikleri vatandaş dövize ve enflasyona ezdiriliyor. Sayın Erdoğan Türkiye kur şokundan kaynaklı büyük bir buhranla karşı karşıya. Siz geçmişte başka ekonomi politikaları izliyordunuz şimdi o ekonomi politikalarını kötülüyorsunuz. Yine mi kandırıldınız, sizi kandırdılar mı?
Değerli basın mensupları, biliyorsunuz bir süredir iktidar yeni bir ekonomik model denemeye başlamış ama biz onlara 20 senedir aklınız neredeydi diye sormak zorundayız. Düşük faiz, yüksek kur politikasına geçtiğini söylüyor iktidar. Öte yandan damat Berat Albayrak ekonominin başındayken 128 milyar doları kurları kontrol altında tutmak için satıldığı söyleniyordu. Hatta damat dolar 8 lira olacak, 10 lira olacak diyen vatandaşlara, yazanlara ağır hakaretler ediyordu. Dolar yükselmesin diye kamu bankalarından bu dövizleri satmadınız mı? Dolar 10 lira olacak diyenleri tarihin bir cilvesi tesadüf bu ya hakim karşısına çıkarıp yargıladılar. Hem de hangi gün yargıladılar? Dolar 13 lirayı geçerken yargılamaya kalktılar. Yani 10 lira olacak diyenleri 13 lirayı geçtiğinde neden 10 lira dedin senin sayende döviz yükseldi demek için yargılamaya kalktılar. Bütün bu politikaları uygulayan damat senin damadın, senin bakanın değil miydi? Bürokratlar senin atadığın bürokratlar değil miydi? Sen bu ülkede başkanlık sistemine geçerken her şeyin sorumlusu benim, bu kardeşinize verin bakalım bu yetkiyi, bu enflasyon nasıl düşecek, bu faiz nasıl düşecek diyen kişi değil miydin? Bunları da mı sana dış mihraklar, dış güçler söyletti?
Şimdi Erdoğan çıkmış, yüksek faizmiş, düşük kurmuş, IMF reçeteleriymiş kendi sözleri. Küresel siyaset ve dolar baronlarının şantajlarıymış. Bunların hiçbiri insanımızın işinden, aşından, geleceğinden önemli değil. Bunun için dünyada gelişmekte olan ülkeler üzerinden enflasyonu yükseltip faiz arttırarak ekonomiyi sıcak paraya boğup sonra faiz ve kur düşünce yüzde 50 karlarla çıkma oyununun önünü kesecek adımları attık diyor. Sen bunları söylüyorsun da düşük kur politikasını siz uygulamıştınız. Yeni ekonomik modeliniz tam bir deli gömleği. Bu gömleği işçiye, çiftçiye, emekli ve çalışanlara, toplumun hiçbir kesimine giydiremeyeceksiniz. Bu deli gömleği paramızı pul eden, çarşıyı pazarı felce uğratan, üretimi durduran bir gömlek. Karşılığı işsizlik, karşılığı hayat pahalılığı, karşılığı hızla eriyen emekçilerimizin maaşları. Devleti yönetmeyi beceremeyen, sistemin çivisini çıkartan, milleti perişan eden, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini karartan bir gömlek. Vatandaşımız şimdi yüksek kurun ve kura bağlı fiyat artışlarının altında inim inim inliyor. Yeni ekonomik modelle bu saray rejimi ekonomik kurtuluş savaşı veriyormuş güler misiniz ağlar mısınız?
Değerli arkadaşlar, geçen hafta piyasalarda öyle bir yangın vardı ki, kurdaki yüksek oynaklıktan dolayı piyasada fiyat oluşamadı. Bir üretici ya da satıcı malını satmak istiyor, karşıda talep var, o malı almak isteyenler var ama dövizin bu kadar hareketli olmasından kaynaklı hangi kurdan fatura keseceklerini belirleyemiyorlar. Ekonomi tam anlamıyla durdu, vadeli piyasalar çalışmaz oldu, çek senet devre dışı kaldı, elinizde nakitle mal alamaz hale geldiniz. Geçen hafta Türkiye’yi böyle bir duruma getirdiler. Satış yapan esnaf sattığı malın yenisini yerine koyabilecek mi belli değil, bundan emin değil. Dolayısıyla malını satma konusunda imtina etti. Böyle bir ortamda sen faizi düşürsen kaç yazar. İnsanların ne ekonomi yönetimine ne de iktidara güveni kalmadı.
Değerli basın mensupları, resmi gazetede yayımlanan Hazine ve Maliye Bakanlığının vergi usul kanunu genel tebliğine göre yeniden değerleme oranı yüzde 36.2 olarak belirlendi. Harçlar haraca döndü. Saray iktidarı yine itibardan tasarruf etmemek için faturayı vatandaşa biçti. 2022 yılında uygulanacak olan vergi, haç ve ceza tutarları yılsonunda resmi gazetede yayınlanmasından sonra yürürlüğe girecek. Vatandaşımız yeni yılın ilk gününü gözünü açtığında yeni zamlarla karşılayacak. Bir örnek verelim, 1 – 3 yaş aralığında olan bir otomobil motor silindir hacmi 1301 ile 1600 cc arasında olan bir otomobil için ki Türkiye’de en çok tercih edilen motor türü. Motorlu taşıtlar vergisi 1830 liradan 2492 liraya çıkacak. 3 yıl üzeri pasaport harcı 1085 liradan 1478 liraya, defter bedeli 180 liradan 245 liraya çıkacak. Sürücü belgeleri için ödenen 271 liralık harç ise 369 liraya çıkıyor. 2022 yılı memur ve emekli maaş zammı enflasyona göre yüzde 12 olarak belirlenmişti. TÜİK’in makyajladığı, tırpanladığı, fiyatları nereden aldığı belli olmayan fiyatlarla üretmiş olduğu rakamlara göre yüzde 12 olarak maaş zammı belirlenmişti. Asgari ücret zammı içinde görüşmeler başlayacak. Ancak memura, emekliye verilecek zam daha memurun, emeklinin cüzdanına girmeden eridi gitti. Resmi enflasyon 19 küsur 20’ye yakınken harçlara niye 36.2 zam yapıyorsunuz? Biliyorsunuz Erdoğan’ın bunu düşürme yetkisi var. Yeniden değerleme oranını düşürme yetkisi var. Buradan Erdoğan’a bir çağrı yapıyoruz, yeniden değerleme oranını düşür ki, bari vatandaşa bütün bu yaratmış olduğun kaotik ve ekonomik zorluklar içinde yaşanan süreçte bari nefes alacak bir alan kalsın.
Değerli basın mensupları, saray iktidarının yeni ekonomik modeli şark tüccarlarının iştahını kabarttı. Ellerini ovuşturarak ülkemize gelip peş peşe anlaşmalar imzalıyorlar. Son olarak FETÖ darbesinin arkasında olduğunu söyledikleri neredeyse partinin her bir yetkilisinin ağzından tek tek ifade ettikleri Birleşik Arap Emirliklerinin veliahttı kırmızı halıyla karşılandı. Ekonomistler Birleşik Arap Emirliklerinin yatırım yapma amacının ucuz ekonomik varlıklardan yararlanma çabası olduğu görüşündeler. 15 Temmuz’dan sonra gazi ve şehit yakınları için toplanan bağışların üzerine çöktünüz, o paraları gazi ve şehitlerin ailelerine dağıtmadınız. Şimdi de 15 Temmuz’un sorumlusu, finansörü dediğiniz Birleşik Arap Emirliklerinin veliahtı ile yakın ilişkiler kuruyorsunuz. 15 Temmuz’da darbe girişimini engellemek için sokağa çıkan gazilerimizi incitiyor, şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyorsunuz. Sizin dininiz imanınız para mı, başka bildiğiniz bir şey yok mu? Şehit yakınlarının ve gazilerin suratına nasıl bakacaksınız, bu zikzaklı politikanızla bu kimseyi inandıramadığınız yalanlarınızla. Ülkeyi adeta kelepire çıkardınız. Cumhuriyet tarihi boyunca edinilen bütün değerleri yağma Hasan’ın böreği gibi yağmalatmaya hazırlanıyorsunuz. Bir tek başına geçip batan geminin malları bunlar diye çığırtkanlık yapmadığınız kaldı. Cumhuriyet tarihi boyunca edindiğimiz bütün malımız, mülkümüz pazara çıkmış, yabancılara yok fiyatına satılıyor. Ülkemizde mülkiyet artık el değiştiriyor. Erdoğan yönetiminde ülkemiz yabancılara, dolarla para kazananlara, dolarla, avroyla gelir garantisi verilen yandaş çetelere adeta cennet oldu. Vatandaşımızın hesabına ise yoksulluk kaldı. Anlaşılıyor ki, ucuza kapatılan şirketleri, gayrimenkulleri, Türk varlıklarını daha çok duyacağız.
Hafta sonu basında bir haber vardı 1 milyondan fazla Bulgaristan vatandaşı sınır şehirlerimizi ziyaret etmişler oradaki ucuz ürünlerden almak için sıraya girmişler, özel bir çaba göstermişler. Yerli ve milli olduğunu baştan beri ısrarla iddia eden bu iktidar Bulgaristan vatandaşlarının hayır duasını almış. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ahını alıyor, onların hayır duasını alamıyor. Demek ki onların yerlilik ve millik sınırlarına Bulgaristan vatandaşları giriyor ama bizim vatandaşlarımız girmiyor.
Değerli basın mensupları, cumhurbaşkanlığı yatırım ofisinin yabancı yatırımcıları çekmek için yaptığı çağrıda vatandaşlarımızı ucuz işgücü olarak tanımlamasını unutmadık. Şimdi de ucuz işgücü cennetine dönüştürdükleri Türkiye’yi dilediklerince yağmalatıyorlar. Saray hükümeti halkımızı fakirleştiriyor ve emekçinin emeğini değersizleştirerek ucuz işgücü olarak pazarlıyor. Fakirliği pazarlamaya hazırlanan bir iktidarla karşı karşıyayız. Düşük faiz yüksek kur diyen sarayın tek bir vaadi kaldı o da emek sömürüsü, yönetme ehliyetini tamamen kaybetmiş AKP iktidarı kendi menfaatlerine sahip çıkmak için memleketi açıkça yıkıma sürüklüyor. Yoksulluğu, işsizliği, yolsuzluğu bitireceğim vaadiyle 2002’de iktidara gelen Erdoğan vatandaşı kuru simide muhtaç hale getirdi. Temel gıda maddelerine gelen zamlar simit almayı bile zorlar hale geldi. İzmirli bir simitçi tezgahına astığı yazıyla yarım simit satmaya başladığını duyurdu. İzmirliler gevrek diyor biliyorsunuz yarım gevrek fiyatı ortaya çıktı böylece. Artık asgari ücretli bir aile simit yiyemez hale geldi. Ankara’da önceki gün ucuz ekmek alabilmek için yağmur altında halk ekmek büfesinin önünde oluşan uzun kuyrukları sosyal medyada gördük, görüntüler sosyal medyaya yansıdı. Kahvehanelerde ucuz olsun diye şekersiz ve yarım bardak çay satışı yapılıyor. Sadece bunlarla da sınırlı değil. Sıvıyağ bardakla, salça kaşıkla, toz şeker gramla, çocuk bezi taneyle satılmaya başladı. Vatandaşımı cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez böyle bir duruma düşürüldü. İşte bu Türkiye’nin utanç tablosudur. Peki saray iktidarının bunlardan haberi var mı? Saray medyasına bakıyorsunuz hiçbir sorun yok. Her şey güllük gülistanlık. Saraydan bakınca bunlar görünüyor mu? Tabi ki görünmüyor. AK Partili siyasetçiler sokağa çıkamıyorlar ki bu tabloları görsünler. Erdoğan yüzlerce korumayla çıkabiliyor ve o da bu tabloyu göremiyor. Bu tablodan göremese de Erdoğan sorumlu. Bütün bunların hepsi sizin basiretsiz yönetiminizin eseridir. Memleketi öyle bir hale getirdiniz, öyle yoksul, öyle sıkıntılı bir hale getirdiniz ama ondan sonra utanmadan milletvekilleriniz çıkıyor soğan ekmek yemekten bahsediyor, iki kilo et yerine yarım kilo et yesek ne olur ki diyor. Kiloyla domates almayıp tane tane almaktan bunun da sağlığa ne kadar yararlı olduğundan bahseden, vatandaşla dalga geçer gibi konuşan milletvekillerinin demeçleriyle karşı karşıya kalıyoruz. O kendilerince vaziyeti kurtarma peşinde olan milletvekillerine sesleniyorum, bırakın hamaseti size 2 bin 825 lira verelim asgari ücretle ay sonunu çıkarın bakalım oluyor muymuş olmuyor muymuş? Ondan sonra çıkar vatandaşa derdinizi anlatırsınız. Önümüz kış simide muhtaç bırakılan vatandaşımız karakışı nasıl geçirecek bunu düşünmesi lazım iktidarın. Bir yanda enerji krizi, bir yandan da mutfaklarda büyük bir yangın var. Akaryakıta her gün zam geliyor, akaryakıt istasyonlarının önünde kuyruklar oluşuyor. Sayın Erdoğan derdi ki, Ey gençler siz kuyrukları bilmezsiniz eskiden bu ülkede kuyruklar vardı derdi. Senin sayende gençler de kuyruklarla tanıştı Sayın Erdoğan. Hem de geçmişte yaşanmayan kuyrukların 10 katı uzunlukta farklı çeşitlerde kuyruklarla karşılaştı. Akaryakıta gelen zamların sonucunda Türkiye artık insanların araba kullanamayacak duruma geldiği bir ülkeye doğru gidiyor. Bizim hemen yanımızda siz değerli basın mensupları gelirken görüyorsunuz iki bina yanımızda icra mahkemesi var. Her geçen gün önünde bekleyen vatandaşlarımızın sayısının arttığını biz CHP Genel Merkezine gelip gittikçe çok net görüyoruz. Siz de bugün toplantıya gelirken muhtemelen fark etmişsinizdir. Erdoğan kendi saray düzenini devam ettirmek için vatandaşı yoksulluğa terk ediyor. Bunun hesabını sandıkta vereceksiniz. Doğalgaz fiyatları yükseliyor, kömür fiyatları almış başını gitmiş, elektriğe peş peşe zam geliyor. Vatandaş bu karakışta nasıl geçinecek bunu soruyoruz. Doğalgaza, elektriğe gelen zamlardan yılan vatandaş tekrardan soba yakmaya başladı. Geçen yıl tonu 650 lira olan odunun fiyatı 1200 lira çıktı. Kömürün fiyatı da yükseldi. Yani doğalgaz faturasından, elektrik faturasından kaçıyım derken, akaryakıt fiyatlarından kaçıyım derken kömüre, oduna yönelen vatandaşımızda aynı zorluklarla karşılaşıyor. Bu vatandaş nasıl ısınacak? Temel gıda fiyatları artıyor, bu vatandaş artık yarım simitle nasıl doyacak? Krizin ayak sesleri gelirken Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yapıcı bir muhalefet örneği sergileyelim iktidara krizden çıkış için, buhrandan çıkış için çözüm önerilerimizi iletelim istedik. Geçmişte bunu yaptık. Bu krizin vatandaşlarımızı, 83 milyon yurttaşımızı etkilememesi için Cumhuriyet Halk Partisi üzerine düşen görevi bir muhalefet partisi olarak çözüm önerilerini ortaya koyarak yaptı. Gelin yeni bir çözüm önerimiz var dillendiriyoruz. Gelin bu kara kışta açıkta kalan vatandaşa sıcak bir kucak açalım kara kış fonu oluşturulsun önerimize daha öncede ifade etmiş olduğumuz öneriye sırtınızı çevirmeyin, vatandaşı koruyacak, kollayacak bir iş yapın ömrü hayatınızda. İtibardan tasarruf yapsalar, karakış fonuna aktarsalar bu kış milyonlarca yoksul rahat bir kış geçirir. Ama biliyoruz ki bizim önerilerimizi bazen sadece biz söylediğimiz için, bazen de bizim önerilerimizi dikkate almama çabasıyla kulak kabartmıyorlar. Vatandaşımız merak etmesin Cumhuriyet Halk Partili belediyeler vatandaşımıza bu kara kışı geçirmek için, atlatmak için gereken desteği vermeye şimdiden başladılar. 3 – 16 Kasım tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Partili belediyeler 35 bin 407 aileye nakdi yardım, 215 bin 124 aileye de gıda yardımı yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler vatandaşımızın pandemi sürecinde nasıl yanındaysa bu kara kış döneminde de yanında olmaya devam edecek. Çünkü çözümün adresi Cumhuriyet Halk Partisi. Bu iktidar vatandaşla didişiyor. Bizim belediyelerimiz kooperatiflerle işbirliği yaparak vatandaşın ucuz ve kaliteli gıdaya erişimini de temin ediyor.
Değerli basın mensupları, ticaret durma noktasına gelmiş, ekonomi ağır hasar almış, vatandaş yoksulluk içinde kıvranıyor. Erdoğan ise tüm bunları bırakmış Afgan ekonomisinin ayağa kaldırılması gerekiyor diyor. Bunun için de Türk Kızılay’ı ve sivil toplum kuruluşları bu ülkede giderek büyüyen açlık ve kıtlık tehlikesine karşı insani yardım faaliyetlerini arttırmışlar. Peki bizdeki kara kışta kalan yoksullara kim bakacak? Sayın Erdoğan bizim yoksulların elinden kim tutacak? Gelin bu karakış fonunu kurun size tekrardan önerimizdir.
Değerli basın mensupları, bizim öyle bir İçişleri Bakanımız var ki suç işleyen herkesle fotoğrafı var. Albümü suçlularla çektirmiş olduğu fotoğraflarla dolu. Görevi suçu engellemek olan Soylu üstüne gitmesi gereken suçluları koruyan, kollayan, onlarla fotoğraf çektiren bir durumda. Mafyadan 10 bin dolar maaş alan siyasetçiden bahseden kendisi. Bu siyasetçiyi ne açıklıyor, ne de bununla ilgili herhangi bir soruşturma yürütüyor. Ülkenin iç güvenliğini bırakmış, işini gücünü bırakmış bütün derdi bizlere laf yetiştirmek, Cumhuriyet Halk Partisine laf yetiştirmek. Şimdi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ABD’nin talebiyle kara para aklama suçlamasıyla Avusturya’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’a ait SBK Holdingin uçağına binerken çekilen bir fotoğrafı yayınlandı. Albüme yeni bir fotoğraf daha eklenmiş oldu. Demokratik bir ülkede olsaydı sadece bu durum onun istifasıyla sonuçlanırdı. Normal bir ülkede 10 kez istifa etmesini gerektirecek gerekçeler olan İçişleri Bakanına 11. gerekçede ortaya çıkmış oldu.
Değerli basın mensupları, son günlerde sokakta, metroda, evlerde kadına yönelik saldırılar artıyor. Hatta kadınlar hiç tanımadıkları insanların saldırısında can veriyor. Sayın Genel Başkanımızın Türkiye’de sokaklar güvende değilse o ülkede demokrasi ve adalet yoktur sözünü tekrardan anımsatmak istiyorum. Kadınlara taksim meydanını, bize Mersin’deki cumhuriyet meydanını yasaklayan, demokratik anayasal haklarını sokakta haykırmak isteyenleri engelleyen saray iktidarı bu saldırılara neden engel olamıyor?
Değerli basın mensupları, bir çift sözümüz de Sayın Devlet Bahçeli’ye. Erken seçim isteyenler haindir dedi biliyorsunuz Sayın Bahçeli. 2002’de hükümet ortaklarına bile danışmadan erken seçim demişti Sayın Bahçeli. 2002’de erken seçim istediği için biz ona hain demiyoruz efendilik bizde kalsın. Biz böyle bir dili kullanmıyoruz. Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi yüreğinde bir damla millet sevgisi varsa erken seçimin kapısını aç kardeşim diyoruz. Erdoğan İzmir’de CHP’nin iktidar olduğu dönemde gecelik yüzde 7 bin 500’leri bulan faizleri gördü mü ve hatırlayın bu ülke onların döneminde işsizliğin can yaktığı, başbakanlığın önüne yazar kasa fırlatıldığı sıkıntılı günleri yaşadı mı diyor bunu konuşmasında dile getiriyor. Sayın Erdoğan 2002’deki hükümetin yaptıklarından dolayı Sayın Erdoğan bizi suçluyor. Sanırım danışmanları Sayın Erdoğan’a yanlış bilgi veriyorlar ya da Sayın Erdoğan Türkiye’nin yakın tarihini yanlış biliyor. 2002 yılındaki koalisyon hükümetinde Cumhuriyet Halk Partisi yoktu. O dediğiniz şeyler yaşanırken Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda değildi, koalisyonun bir ortağı değildi. Ama az önce söylemiş olduğumuz erken seçim isteyenler haindir diyen, senin de ortağın olan Devlet Bahçeli Başbakan Yardımcısıydı siz artık meseleyi onunla konuşur kendi aranızda halleşirsiniz.
Sayın basın mensupları, biz hemen seçim, acil seçim demek üzere meydanlara iniyoruz. Erken bir seçimde Erdoğan ve koalisyonun küçük ortağı emekliye ayrılacak. Bu iktidar artık Türkiye’yi yönetemiyor. Yaşanan bu tablo karşısında Türkiye’nin derhal seçime gitmesi gerektiğini biz söylüyoruz. Bu sadece bizim görüşümüz değil, artık vatandaşımızın da sahip çıktığı, dile getirdiği bir görüş. Erken seçim çağrımızı 4 Aralık’ta Mersin’de yapacağımız mitingde dile getireceğiz ve iktidara da, küçük ortağına da güçlü bir çağrı yapacağız. Biz mitingimizi iktidara biran önce o sandığı vatandaşın önüne getirmesi için yüksek sesle talebimizi haykıracağız. Siz ne yaparsanız yapın artık sandıktan kaçış yok. Sizin vaktiniz çoktan doldu. Cumhuriyet Halk Partisi ve millet ittifakı önümüzdeki seçimlerde iktidar olacak, parlamento çoğunluğunu sağlayacak, millet ittifakının belirleyeceği cumhurbaşkanı adayı Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak ve Türkiye’yi güçlendirilmiş parlamenter sistemle tanıştıracak, ekonomik sorunlarını da biran önce çözmeye başlayacak. Vatandaşımızın açlıktan, yoksulluktan sıkıntı çekmesini engelleyecek, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği, çalışanın hakkını alacağı, kadınlarımızın güven içinde sokaklarda yürüyebileceği, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğe umutla bakacağı bir düzen kuracağız. Sizin yasaklarınıza, kurduğunuz korku imparatorluğuna, bütün bunlara rağmen vatandaşımız 4 Aralık’ta meydanları doldurarak size kırmızı kart gösterecek. Tüm vatandaşlarımızı 4 Aralık’ta Mersin’de yapacağımız milletin sesi mitingine davet ediyoruz. Ne yaparsanız yapın, ne kadar elinizdeki olanakları kullanmaya çalışırsanız çalışın, ne kadar yalanlar üretirseniz, ne kadar hakaret ederseniz edin artık sandıktan kaçışınız yok.
Değerli basın mensupları, teşekkür ediyorum. Sorularınız varsa sorularınızı cevaplamak isterim.
Soru- İlk sorum, Birleşik Arap Emirlikleri tarafından gerçekleştirilen ziyaretle ilgili. Sayın Cumhurbaşkanının uçakta bazı açıklamaları oldu. Birleşik Arap Emirlikleriyle ilgili bazı değişik dönemler yaşadık ama biz tamamen ipleri koparmadık, arzu edilmeyen gelişmeler olmasına rağmen sonunda iş iyi bir noktaya geldi. Bir aile hassasiyeti içerisinde bir ziyaret oldu. Şubat ayında da ben iadeyi ziyaret gerçekleştireceğim dedi. 15 Temmuz sonrasında Arap Emirliklerine yönelik yapılan açıklama ve bugünkü Cumhurbaşkanının yaptığı bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?
İkinci sorum, Sayın Genel Başkanın helalleşme açıklamasıyla ilgili yine Cumhurbaşkanının açıklaması oldu. Helalleşmeden bahsediyor, bir sorun bakalım helal nedir, haram nedir? Madem helalleşmeden bahsediyorsun helalleşmek isteyen kalkıp da helalleşmek istediklerine bu şekilde gayri milli diye hitap eder mi? Sen kiminle helalleşeceksin dedi.
Son sorumda, hem gıda, hem de sanayideki stokçulukla ilgili kendisine sorulan sorulara şeker örneğini verdi. Şekerde böyle bir sıkıntı yok bakanlığımız depoları gösterdi dedi. Sanayide ise bazı ahlaksızlar, edepsizler var üretimi engelleyip depolama yapıyorlar dedi. Stokçuluk dinimizde de yasaktır şeklinde bir açıklaması oldu. Nasıl değerlendirirsiniz?
Oğuz Kaan SALICI- Şimdi aslında basın açıklamasında Birleşik Arap Emirlikleriyle olan ilişkilere bir miktar değindik. Şimdi arkadaşlar, meseleye şuradan bakalım. Birleşik Arap Emirlikleri 15 Temmuz darbesinin arkasındadır dediler mi? Süleyman Soylu’nun ağzından, Numan Kurtulmuş’un ağzından, Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından bu darbeyi finanse etti dediler mi? Şimdi darbe girişimi ortada duruyor. Gaziler ve şehitler var. Dediğim gibi onlara yapılan yardımların da üstüne çöktüler, onları da dağıtmadılar, vatandaşlara vermediler ki bizim iktidara geldiğimizde ilk yapacağımız işlerden bir tanesi. Sadece 15 Temmuz gazi ve şehitleri değil aynı zamanda Beşiktaş’ta saldırıya uğrayan yurttaşlarımız için toplanan paraları da hayatını kaybeden, şehit olanların yakınlarına hızlı bir şekilde dağıtacağız. Şimdi bunları söyleyen kendileri. Ondan sonra dönüp hiçbir şey olmamış gibi biz ilişkiyi geliştiriyoruz, aramızda geçmişte bazı sorunlar oldu. Şimdi bazı sorunlar nasıl olur biliyor musunuz? Bir Dışişleri Bakanı bir açıklama yapar, bizim Dışişleri Bakanımız karşılık verir, arada bir tansiyon oluşur, birkaç gerilim unsuru ortaya çıkar. Bunlar geçmişte bazı sorunlar oldu diyebileceğiniz şeylerdir. Türkiye Cumhuriyetinde bir darbe girişimi oluyor, arkasında siz bir ülkeyi işaret ediyorsunuz ondan sonra hiçbir şey olmamış gibi dönüp o ülkeyle barışıyorsunuz ne için? 10 milyar dolarlık swap anlaşması yapacaksınız diye. 10 milyar dolarlık kelepirden mal alacaklar diye. Bu yapmış oldukları şey Türkiye’nin dünyadaki saygınlığını, dış politikadaki güvenilirliğini Türkiye’nin her an her türlü zikzağı yapabilecek bir ülke olabileceği algısını güçlendiren, bizim de saygınlığımızı ortadan kaldıran bir davranış olur.
Bir diğeri helalleşme. Şimdi Sayın Erdoğan’ın söylemiş olduğu sözlere cevap verme zahmetine girmemek lazım. Kendisi o bahsetmiş olduğu kavramların ne olduğunu biliyorsa, yani helalin, haramın ne demek olduğunu biliyorsa 20 yıldan beri ülkeyi yönetiyor aynı zamanda tahmin ediyorum kul hakkının da ne demek olduğunu bilecektir. Meseleye bir de kul hakkı tarafından bir baksın bakalım ondan sonra oturup konuşalım.
Şekerde sorun yok. İşte bazı edepsizler var stokçular var. Şimdi nedense ülkeyi 20 yıldır AK Parti yönetiyor ama bir iş ters gidince onun bir sorumlusu oluyor, o sorumlusu da nedense iktidardan olmuyor. AK Parti’den olmuyor. Zannedersiniz ülkeyi başka birileri yönetiyor. Şimdi az önce de sordum ya bunları sen yaptın mı, yapmadın mı? Merkez Bankası Başkanını, yardımcılarını, maliye bakanını, bütün bu bürokrasideki görevden almaları, dövizi zıplatan kararları onlara telkin ettin mi etmedin mi? Bugün uçakta Sayın Erdoğan konuşmadan önce kur düşüktü tekrardan zıpladı. Şimdi Sayın Erdoğan kurların nereye gittiğini görmüyor mu, ona yanındaki bakanları, danışmanları bu konuyla ilgili doğru bilgileri vermiyorlar mı? Şimdi bir de olaya buradan bakalım. Kendisi Türkiye’nin günlük hayatından kopmuş, sarayda yaşayan başka bir Erdoğan. Türkiye’ye tepeden bakıyor. Türkiye’ye onun baktığı yerden gerçek Türkiye çarşıda, pazarda yaşanan yangının olduğu Türkiye görünmüyor. Yazık ki, AK Partililerin de baktığı yerden artık çarşı pazar görünmüyor. Türkiye’yi bazen marketler fiyatlarla sıkıntıya sokuyor, bazen stokçular ortaya çıkıyor işte yine stokçular ortaya çıkmış. Patates soğan meselesinde de biliyorsunuz depoları basıyorlardı ama nedense bunların hiçbirinde AK Partisinin günahı yok, iktidarın günahı yok, onlar sütten çıkmış ak kaşık zaten.
Soru- 4 Aralık Cumartesi günü Mersin’de başlatılacak miting 7 bölgeye yayılacak mı?
Oğuz Kaan SALICI- Biz kaç bölgeye yayılacağıyla ilgili bir planlama yapmış değiliz. Ama sorudaki subliminal mesajı da anlamamış değiliz. Biz önümüzdeki dönemde mitingler yapacağız dönem dönem ama bunları Mersin mitinginden sonra planlayacağız. Kaç bölgede yapılacak, nerelerde yapılacak, hangi tarihlerde yapılacak henüz planlanmış değil.
Soru- Selahattin Demirtaş CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısını destekleyerek mecliste hakikat ve yüzleşme komisyonu kurulmasını önerdi. CHP’nin de geçmişte benzer önerileri olmuştu. Mecliste bu komisyon veya benzeri bir komisyonun kurulması için önümüzdeki dönemde CHP’nin bir çalışma planı var mıdır? Sizin öneriye yaklaşımınız ne olur?
Oğuz Kaan SALICI- Biz tabi MYK’da konuşulan ya da MYK’da gündeme gelen konuları konuşuyoruz. Bu konu MYK’da gündeme gelmedi. Gelirse kendilerine uygun bir cevap veririz.
Soru- Hafta sonu Alparslan Türkeş’i anma etkinliğine yönelik ellerinde sopalar sulhun bir grup tarafından saldırı yapıldı. Siz bu saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oğuz Kaan SALICI- Şimdi Ankara’da merhum Alparslan Türkeş’i anma törenine bir saldırı yapıldı. Biz bu saldırıyı üzülerek izledik. Bunu merhumun hatırasına saygısızlık olarak görüyoruz. Bu saldırganların da biran önce ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Düşünebiliyor musunuz Ankara’nın merkezinde bir yerde bir anma töreni yapılıyor, elinde sopalarla polisin arasından geçerek o salon saldırıya uğruyor. Türkiye’nin ne kadar güvenlikle ilgili sorunlar yaşayan bir ülke olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Umarız biran önce İçişleri Bakanımız Sayın Soylu bu saldırganları bulur onları yargı önüne çıkarır, gereken hesap neyse o sorulur.
Soru- Parti Sözcünüz Sayın Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi politikalarını Milli Güvenlik Kuruluna götürülmesiyle ilgili Merkez Bankasının başına da emekli bir albay atayın olsun bitsin ifadesini kullandı. Siz bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oğuz Kaan SALICI- Şimdi tabi Sayın Faik Öztrak’ın vurgulamak istediği çok açık. Türkiye uzun zamandan beri liyakatten uzaklaşmış bir ülkeye dönüştü. Devletteki bütün atamalarda öne çıkması gereken şey liyakat olması gerekirken Türkiye’nin ekonomi politikaları Milli Güvenlik Kurulunun gündemine gelir hale geldi. Türkiye’nin ekonomi politikalarının Milli Güvenlik Kurulunda ne işi var? Eğer bizim milli güvenlik politikalarımız, bizim ekonomi politikalarımız Milli Güvenlik Kurulunda konuşmayı hak eden bir tehlike arz ediyor ise o zaman bunu kim yaptı? Mevcut 20 yıldan beri yöneten bir iktidar var bu hale getirmiş oldu iktidar. Bizim Türk ordusunda erden generaline kadar bütün askerlerimizin, bütün görev yapan subaylarımızın şerefli bir şekilde görev yaptığına dair, onların terörle mücadelede önemli başarılar elde ettiğine dair hiçbir şüphemiz yok. Ama takdir edersiniz ki, Merkez Bankası da liyakate uygun bir şekilde Merkez Bankası kültüründen yetişmiş ekonomiyi bilen, oralarda vakit geçirmiş ve önemli deneyimler elde etmiş kişiler tarafından yönetilmesi gerekir. Sayın Faik Öztrak’ta meseleyi buradan bakarak yorumlamıştır.
Teşekkür ediyorum.
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SALICI: MANDACILAR, DEĞERLERİMİZİ YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKENLERDİR
Yorumlar
Benzer Haberler
-
Tümkiad Elazığ İl Başkanı Osman Özçelik Regaip Kandili Mesajı Yayınladı
-
Vatan Evlatlarına Vefa Borcunuzu Ödeyin!
-
TÜMKİAD Elazığ İl Başkanı Osman Özçelik’in 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Mesajı
-
Elazığ’da İsrail Katliamını Protesto Yürüyüşü Yapıldı
-
Mustafa Bakar:Muhtar Seçilecek Kişi Akpınar Mahallesinin Bütün Sorunlarını Çözecek Bir Disiplinle Çalışmalı
-
Milletvekili Açıkkapı Bütçe Görüşmelerinde Değerlendirmelerde Bulundu
-
Milletvekili Işıkver, Pertek Köprüsü ve Ulaşımla İlgili Talepleri Meclise Taşıdı
-
Meclis Bahçesindeki Mangal Partisi Tepki Çekti
-
Milletvekili Keleşten 2024 Yılı Bütçe Görüşmelerine ilişkin Değerlendirme
-
Yerel Seçimler Yaklaştı Ortada Aday Yok
-
Milletvekili Açıkkapı: “Elazığ’da İşsizlikle Mücadelemiz İstihdam Projeleriyle Sürecek”
-
Başkan Ömer Ateş, Gazze’ye Yönelik Saldırıları Kınadı