Yavru bir kuş bulduğumuzda ne yapmamız gerektiğini bir veteriner hekim olarak adım adım anlatacağım.
“Primum non nocere”, “Önce, zarar verme!” anlamına gelen Latince deyiştir. Hekimlikte sıklıkla kullanılan hatta tıbbi bilimler eğitimi başladığında ilk öğrenilen sözdür. Bu sözdeki maksat; yapılan her işlemin bir riski olduğunu hatırlatmak ve “Bu riski almaya değer mi?” sorusunu düşünmemiz gerektiğini vurgulamaktır.
“Bu sözle yavru kuşların ne alakası var?” diyecek olursanız, yazıyı dikkatle okumanızı ve tekrar düşünmenizi tavsiye ederim.
Öncelikle yavruyu bulduğunuz yer, süreci tamamen değiştirecektir. Yaban hayatı kendi mükemmel düzeni içinde işleyen bir sistemdir. Doğa yürüyüşü yaparken, yaylada gezerken ya da şehir yaşamından çok uzakta gördüğünüz bir yavruya kesinlikle müdahale etmeyiniz. Belki vicdansızca gelebilir ama oradan kurtarmak amacıyla alacağınız yavru -ki çok büyük ihtimalle yaşamayacaktır- başka bir yaban hayvanının öğünüdür. Yeni avlanmayı öğrenen bir tilki, çakal veya sansar yavrusu için annenin kullanacağı bir eğitim materyalidir. Gerek sizlerin gerekse biz yaban hayatı uzmanlarının, veteriner hekimlerinin görevi doğanın dengesine müdahale etmek değildir. Hâlâ içiniz rahat etmiyor mu? Vereceğim örneklerle bu davranışın hiçbir farkı yoktur. Belgesellerde yeni doğan bir antilop yavrusunu aslanlara yem olurken mutlaka görmüşsünüzdür ya da yavru bir ceylanın çita tarafından pusuya düşürülmek üzere olduğu anı. Nasıl belgeselciler ya da görevliler bağırıp müdahale etmiyorsa siz de müdahale etmeyin. Unutmayın ki vahşi hayat tam olarak budur.
Bunun yanı sıra bulduğunuz yer insan yaşamına yakın olan bir yer veya şehir içi ise müdahale etmenin uygun olacağını söyleyebiliriz. Araçlar, elektrik telleri yahut kedi köpek gibi evcil hayvanlar insanlarla ilişkili olan beşeri diyebileceğimiz unsurlardır. Beşeri ve doğal yaşamın iç içe girdiği alanlarda müdahale etmenin aşamalarına geçmeden önce birkaç konuya daha değinmek istiyorum.
Bir şehir merkezinde karşınıza çıkabilecek yavru kuş türleri sınırlıdır. Başlıca karşılaşılan türler; güvercin, kumru, serçe, ispinoz, kırlangıç, ebabil, karga ve saksağandır. Yaşadığınız şehre ve bölgeye bağlı olmak üzere martı, bazı su kuşları, nadiren baykuş ve kerkenez gibi yırtıcı türlerin yavrularıyla karşılaşabilirsiniz.
YUVADAN DÜŞME NEDENLERİ
Yavrunun yuvadan düşmesi için pek çok sebep bulunabilir. Ama başlıca şöyle sıralayabiliriz:
1) Ebeveynlerinin Yuvadan Atması: Evet, yanlış okumadınız. Bu konu çok ilgi çeken ve üzerinde araştırma yapılmaya başlanan bir konu, ama özetle anne bir olumsuzluk sezdiğinde; genetik hastalık, gelişme bozukluğu, anomali gibi veya yavru sayısı fazla olduğunda yavrulardan birini/birkaçını atabilir. Geçen günlerde bir video viral olmuştu: 2 yavrusundan birini yuvadan atan leylek. 2 yavruyu besleyip büyütme ihtimali olmadığını sezdiğinde “zayıf halka”dan kurtulan bir yaban hayatından bahsediyoruz. Bu şekilde atılan yavruların insan eliyle beslenip büyütülme oranı da çok düşük. Genelde bulunduktan çok kısa süre sonra ölüm gerçekleşir. Bu vakalarda yuvaya geri koyma pek işe yaramadığı gibi anne çok kısa süre içinde tekrar aşağı atabilir.
2 ) Kazara Düşme: Bu olayda nedenler yine farklılık gösterebilir. Yabancı işgalcilerle yuvayı savunmaya çalışan anne ve babanın kavgası sırasında düşme olayları gerçekleşebilir. Buna bir seferinde şahit oldum. İstanbul’da saksağanların yeşil papağanlarla bölge için tutuştukları bir kavgada genç bir saksağan yavrusu yuvadan aşağıdaki dallara düşmüştü. Yine bahar aylarındaki sağanak yağış ve şiddetli rüzgâra bağlı da kazara düşme vakaları görülebilmekteyken; besleme sırasında kalabalık yuvalarda, bir anlık dengenin bozulmasına bağlı olarak da düşme meydana gelebilir. Bu durumda avantaj şu: Ebeveynler yavrunun düştüğü yerdeki çatı, dal gibi konumlarda yavruyu beslemeye devam edebilir veya yavru tekrar yuvaya konduğunda kolaylıkla kabul edilebilir.
3) Yavruya Bağlı Nedenler: Yavrular belli bir olgunluğa geldiklerinde; kanatlarını açmaya, germeye ve uçma alıştırması yapmaya başlarlar. Bu süreçte bazen denge kaybına bazen de erken uçma denemesine bağlı düşme vakaları olabilir.
YAPILMASI GEREKENLER
Keşif ve Tanıma: Yavruyu ilk gördüğünüz anda fotoğraf çekmek yapılabilecek en önemli adımlardan biri. İçinde bulunduğumuz 2021 yılı itibarıyla akıllı telefonlar hayatımızın bir parçası. Fotoğraf çekerek bir bakıma bulduğunuz yeri ve zamanı da kaydetmiş oluyorsunuz. İlk adımda yapmanız gereken, yavruyla mümkün olduğunca temasınızı azaltmak olmalı. Hatta mümkünse eldivenle, mümkün değilse kazağınızın kolunu çekerek, bir peçete veya bez yardımıyla yavruyu güvenli bir yere alabilirsiniz. Kokunuzun yavruya sinmemesi geri kabul süreci için çok önemli. Yavruyu kutu gibi güvenli bir yere aldıktan sonra izlenecek adımları açıklamalarıyla beraber şu şekilde sıralayabiliriz:
Yavrunun görünürde bir kanama veya yarası var mı ?
Eğer cevap evet ise yavruyu mümkün olan en kısa sürede bir tıbbi yardım kuruluşuna ulaştırmanız gerekir. Belediye sokak hayvanı barınakları, belediye hayvan hastaneleri, şehrinizde varsa veteriner fakültesinin hayvan hastanesi veya özel veteriner klinikleri. Bundan sonraki süreçler biz hekimlerin işi. Gerekli duyarlılığı göstererek yapılması gerekeni yapmışsınız demektir.
Eğer cevap hayır ise yavrunun ne yavrusu olduğunu bulmak için yine akıllı telefonlardan görsel aramalarında çektiğiniz fotoğrafı kullanabilirsiniz.
- Yuvayı Bulma: Yavruda herhangi bir problem yoksa ve yaklaşık olarak ne yavrusu olduğu konusunda fikriniz olduysa yuvayı aramaya başlayabilirsiniz. Yine internetten saksağan, güvercin, serçe vb. yuvasının neye benzediğini ya da nerede olabileceğini bulabilir ve nereyi aramanız gerektiğini bilirsiniz.
- Geri Koyma: Yuvayı bulduysanız ve ulaşılabilecek yerdeyse (balkon vb.) diğer şahıslardan yardım alarak geri koyabilirsiniz. Yine ağaç dalları için merdivenlerden hatta belediyeden dahi yardım alabilirsiniz. Ulusal basında bu şekilde yuvaya geri konan kuşlarla ilgili içimizi ısıtan haberler çıkmıştı.
- Uygun yere bırakma: Bu daha çok karga ve saksağan için geçerlidir. Belki daha önce denk gelmişsinizdir, saksağan ve kargalar yavruları için çok korumacıdır. Yüksek sesle bağırıp yavruya karşı tehlike hissettiğinde saldırgan tavırlar sergileyebilirler. Eğer yuvaya koyma şansınız yoksa; dam, balkon, yüksek bir ağaç dalı veya çatı bu tür yavrular için uygun olacaktır; ebeveynleri gelip orada beslerler. Bunu yaparak araçlar, sokak hayvanları ve insanlardan gelebilecek tehlikeleri yüksek ölçüde ortadan kaldırmış olursunuz.
- Mecbursanız alma: Yavru bulunduğu konum gereği tehlikedeyse, kedi köpek gibi sokak hayvanı çoksa, yoğun araç trafiği varsa, yuvayı bulamadıysanız; uzun lafın kısası yapacak hiçbir şey yoksa yavruyu alabilirsiniz.
- Uzmanlara teslim etme : Belediye hayvan barınakları veya DKMP müdürlüklerini arayarak bilgi alabilirsiniz. Karşılaşabileceğiniz belli başlı sorular şunlar olacaktır:
- Yavru neye benziyor ? Çıplak mı (et yavru), yeni tüylenmeye başlamış mı, tüylenmiş mi ?
- Gözleri açılmış mı?
- Kendi başına hareket edebiliyor mu?
Bu soruların cevaplarına göre gerekli yönlendirmeler yapılacaktır.
- Kendiniz Bakma: Baykuş, kerkenez, leylek, su kuşları gibi daha spesifik türler teslim alınacak ya da sizin bırakmanız istenecektir. Ancak saksağan, karga, serçe, ispinoz, güvercin, kumru, ebabil ve kırlangıç koruma altında olmayan, çok sıradan türler. Dürüst olmak gerekirse dünyada pek çok ülkede müdahale dahi edilmeyen türler. Ülkemizin bu konuda çok daha duyarlı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunlara genelde sizin bakmanız istenecektir.
- Önemli Hatırlatma: Ebabil ve kırlangıçlar kendi başlarına yerden havalanamazlar. Yerde bulunan bireylerin yavru olma ihtimali çok düşük olmakla beraber bir sağlık kontrolünden geçmesinde fayda vardır. Diğer bir önemli nokta da baykuş yavruları hakkında. Alaca baykuş, kulaklı orman baykuşları gibi türler bazen yuvadan erken ayrılabilir veya yuva dışına çıkabilirler. Ancak ebeveynleri dışarıda da yavruları beslemeye ve korumaya devam edecektir. Lütfen çatıda, telde, damda veya ağaç dallarında bulduğunuz baykuş yavrularını almayınız. En son yapmanız gereken şeyi ilk olarak yapmayınız. Önce zarar vermeyiniz: “Primum non nocere.” Baykuş yavrusu insan eliyle beslendiğinde vahşileşmesi, avlanmayı öğrenmesi çok ama çok zordur. Yani bulduğunuz baykuş yavrusunu almanız, orada öylece bırakmanızdan daha kötüdür. Dediğim gibi meraklı, beslenen ve korunan bir yavruyu almanız faydadan çok zarardır.
Öksüz yavruların beslenmesinde şu hususlara dikkat etmek gerekmektedir: - Uygun OrtamYavru mutlaka sıcak tutulmalıdır. Kuşların vücut sıcaklığı ortalama 40-42 ℃ civarıdır. Yani 20-22 ℃ olan bir oda sıcaklığı yavru için uygun değildir. Yuvada anne yavruları sadece beslemekle kalmaz onları ısıtır da. Bu yüzden en uygun ortam büyük bir saklama kabı, tabana sıcak su torbası ve üzerine havlu, ayrıca pisliği emmesi için de bolca şerit şeklinde kâğıt havlulardır. Kâğıt havlu şeritleri, temizliği daha kolay hâle getirmektedir. Kapak tam kapatılmamalı ve ayrıca hava delikleri de açılmalıdır. Tamamen yavru türüne bağlı olan bu süreçte; güvercin, serçe, kumru ve ispinoz türleri hazır mamalarla beslenebilir. Petshoplarda kafes kuşları için bulunan hazır şırınga besleme mamaları vardır. Yine aynı şekilde yumurta maması olarak geçen mamalar, mutlaka SÜTSÜZ olan bol tahıllı toz bebek mamaları, irmik, toz hâle getirilmiş bakliyatlar da kullanılabilir. Yavru belli bir büyüklüğe geldiğinde de petshoplarda bulabileceğiniz kafes kuşu yemleri verilebilir. Saksağan, karga, ebabil, kırlangıç ve böcekçil ötücü kuşlar mümkünse un kurdu ile mümkün değilse yaş kedi köpek maması ile beslenebilir. Saksağan ve karga yavrularına haşlanmış yumurta, tavuk eti, ıslatılmış granül kedi köpek maması da verilebilir. Beslenme SıklığıYavrunun boyutuna bağlı olmakla beraber en küçük yavrular 2 saatte bir, yavru büyüdükçe 3-4-6-8 saatte bir olacak şekilde sıklık azaltılarak beslenmelidir. Bu, yavrunun kursağının boşalmasına, büyüme hızına ve yavrunun beslenme isteğine bağlı da değişebilecek bir süreçtir.
- Kesinlikle Yapılmayacaklar
EKMEK VERMEK. Mayalı bir gıda olan ekmek hiçbir kuş türü için uygun değildir. Hatta ekmek vermek çoğu zaman faydadan çok zarar verir. Yine besleme yaparken internetten mutlaka doğru beslenme şekilleri için bir uzmana danışılmalı, bu konuyla ilgili videolar izlenmeli ve doğru uygulanmalıdır. Youtube sitesinde kaliteli ve eğitici materyaller bulabilirsiniz. Çok ani ve fazla mama basmak, soluk borusuna dolayısıyla ciğere kaçmasına, sonucunda boğulmaya ve ani ölüme yol açabilir. Yine aynı şekilde besleme materyali doğru seçilmeli, yemek borusu ve kursağa zarar vermemeye özen gösterilmelidir. Sağlıcakla kalınVeteriner Hekim Umut ÖzünlüKaynak:https://turkiyeyabanhayati.org/