Ana Sayfa Köşe Yazıları, Prof.Dr.İnanç Özgen 4 Mart 2025 149 Görüntüleme

AKASYA ÇİÇEĞİ KİTABI ÜZERİNE

Bu kitabı yorumlamadan önce kıymetli yazarını tanıyalım. Sayın İhsan Tarakçı hocam, Elazığ Harputlu. Hem makine mühendisi hem de felsefeci. Yıllarca kamu sektöründe teknik eleman ve idareci olarak görev yaptı. Okuyan, yazan, araştıran ve sorgulayan bir fikir insanı. Bu tanımlamaları, kitabında yer alan özgeçmişine dayanarak dile getiriyorum. Ancak son cümledeki nitelikleri, kitabını okumanın yanı sıra kendisini yakından tanıma fırsatı bulduğum için de içtenlikle onaylıyorum.

Kitabın Konusu ve Temaları

Kitap, ağırlıklı olarak Elazığ’da geçiyor. Zaman zaman farklı illerde geçen seyahat anılarından bahsetse de ana hatlarıyla eski komşuluk ilişkilerinin, insanî değerlerin, tarihin ve dostluğun izlerini sürüyor.

Kitabın adı olan Akasya Çiçeği, masumiyeti ve karşılıksız sevgiyi temsil ediyor. Yazar, bu sevgiyi büyük bir ustalıkla anlatıyor. Kitabın akışı içinde farklı felsefi ekollere değinirken, karakterlerden Emin şu çarpıcı cümleyi kuruyor:

“Hiçbir ekole bağlılığım yok. Hiçbir şeyin kendisine ait olmadığı yabancı bir ülkede gezinen bir turist olarak görebilirsiniz beni.”

Bunun yanında, Muallim Sami’nin felsefi akımlar hakkındaki benzetmesi de dikkat çekiyor:

“Felsefi akımlar çok güzel ve sakin şatolar gibidir. Ama hiçbiri, içinde yaşamaya uygun değildir.”

Bu ifadelerle yazar, felsefe üzerine klasik eleştiriyi bir tartışma zemini olarak okuyucuya sunuyor.

Deli mi, Dahi mi?

İhsan Tarakçı, kitapta “Deli” ve “Dahi” kavramlarını irdeleyerek şu mesajı veriyor:

“Bir fikrin esiri olma, fikir senin eserin olsun.”

Bu ifadeyle, bireyin özgür düşünmesini ve fikirlerini bilinçli şekilde inşa etmesini vurguluyor.

Hayat Yolculuğu ve İnanç

Yazar, umarsız, sonu belirsiz yolculuklara çıkan insanları adeta hacca giden karıncalara benzetiyor. Bu noktada, hayat yolculuğunun çileleri ve ödülleri üzerine düşündürüyor:

“Yeter ki bir yola baş koyun, yolda çekilen meşakkatler de yolun sonundaki refaha dahildir.”

Bu bakış açısı, inanç ve azmin değerini okuyucuya güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Yalnızlık ve İnsanlık Halleri

Kitap, yalnızlık duygusunu derinlemesine işliyor. Zihinsel engelli Cemil’in hayatı, umut ve hüzün arasında dokunaklı bir şekilde anlatılıyor. Özlem duygusuna dair tarifleri ise kayıplara ve bir daha görülemeyecek olanlara duyulan sonsuz hasreti kaleme taşıyor.

Batılılaşma ve Doğu kültürü üzerine entelektüel tartışmalar, kitabın bir diğer önemli boyutunu oluşturuyor. Yazar, okuyucusunu bu tartışmaya aktif bir şekilde katılmaya davet ediyor.

Aşk ve Kültürel Çatışmalar

Hikmet ve Handan’ın aşkı, Alevi-Sünni perspektifinde, sevgi ikliminde ele alınıyor. Cemil gibi sorgusuz sualsiz Allah’ın huzuruna çıkacak saflıktaki insanların duruluğu, kitapta etkileyici bir şekilde anlatılıyor.

Kıbrıs Savaşı’nda ABD’ye karşı Kore’de kazandıkları madalyaları iade eden onurlu insanlarımızın hikâyeleri, kültürel birlikteliğin ve bir arada yaşama kültürünün önemini gözler önüne seriyor. Hayganuş Abla karakteriyle bu çeşitliliğin içten bir yansımasını sunuyor.

Ölüm, Hayat ve Çaba

Yazar, ölümle ilgili şu düşündürücü cümleyi kuruyor:

“Ölümün tek çaresi var: O da dünyaya gelmemek.”

Bunun yanı sıra, bir günün bitişini “günün ölümü” olarak tanımlıyor.

Hayvan sevgisini, hüzün ve ayrılıkları, kopuşları ve geri dönmeyişleri ustalıkla işliyor. Dağ evi betimlemeleriyle adeta bir bahçede gezdiriyor okuyucusunu.

Sonuçlara ulaşmanın, çabalamak kadar değerli olmadığını vurguluyor. Dışlanmanın ruhlarda hasar bıraktığını ve yalnızlığın yalnızca Allah’a mahsus olduğunu ifade ediyor.

Sonuç

İhsan Tarakçı, kitabında hüznü, aşkı, sevinci, dayanışmayı ve kültürel birlikteliği büyük bir başarıyla okuyucuya aktarıyor. Her satırında derin bir anlam saklı. Okuyucuya sadece bir hikâye sunmuyor, aynı zamanda düşünmeye, sorgulamaya ve hissetmeye yönlendiriyor.

Kendisini tebrik ediyor, nice güzel kitaplara imza atmasını diliyorum.

Yorumlar

İlginizi çekebilir

BENİM ÇOCUĞUM YAPMAZ…

BENİM ÇOCUĞUM YAPMAZ…

Tema Tasarım | Osgaka.com