Dün gece okuduğum bir haber ve oradan etkilenerek okuduğum makalelerden sonra uzun zamandır çalıştığım tıbbi aromatik bitkiler ve içeriğindeki etken bileşenlerde “ufkun ötesinde ne var?” sorusunun cevabını artık yazmam gerektiğine karar verdim.
Okuduğum haber, Dünya’nın en yenilikçi ve gerçekten derin bilimsel araştırmalar yapan biyoteknoloji inovasyonlarını konu alıyordu. En güçlü ve etkili şirketlerin başında “Neurocrine Biosciences” şirketi vardı. Bu şirket gerçekten insanlığı mental olarak çok zorlayan, hepimizin zaman zaman muzdarip olduğu rahatsızlıkları, en nadirinden, en yaygın görününenine kadar hepsi için yenilikçi ilaç keşifleri yapıyordu. Örneğin, mesela “anhedoni” yani hayattan keyif almama konusuna bile eğilmişti. Bunun gibi sayabileceğimiz o kadar çok hastalık sayılmayan ama gerçekten yaşamlarımızı zorlayan konular var ki, anlatamam. Uykusuzluk, “kafaya takma” dediğimiz sürekli olarak aklımıza gelen kötü anılarımız, kin-nefret gibi aslında sadece insana ait yaşamlarımızı negatif yönde etkileyen ve üstesinden gelmekte zorlandığımız mental süreçlerimizin hepsi aslında “değiştirilebilir” nitelikte.
Mesela ülkemizde de çok yaygın olarak görülen şizofreni mental bozukluğu için geliştirdikleri M4 reseptör agonistleri çok hoşuma gitti. Muskarinik reseptörler beynimizde asetilkolin regülasyonunu sağlayan reseptörler. Asetilkolin miktarlarının dengesizliği aslında doğrudan dopaminin de beynimizdeki dengesini değiştiriyor ve zaman içerisinde hayatta yaşanan travmalar bizleri şizofreniye kadar götürebilecek mental problemlere neden oluyor. Yani yaşanılan stresle mücadele edilemeyecek hallerde, beyin kendince farklı çözümler sunuyor kendine.
Tüm bunları düşünmeden önce, bugün işten eve gelirken şunu tam olarak düşünüyordum. Diyordum ki, Türkiye kekik yetiştirmede Dünya birincisi konumundayken, neden mesela beynimize iyi gelen bileşenler içeren “biberiye” bitkisini çokça yetiştirmiyor. Biberiye çok güçlü asetilkolin esteraz inhibisyonu yapan yani beynimizde asetilkolinin miktarının artmasını sağlayan muhteşem doğal bileşenler içeriyor. Asetilkolinin artması beynimizde uyanıklılığı, canlılığı sağlarken, benzer şekilde kasların çalışma mekanizmasında da olduğu için aslında kas yorgunluğunu, kestirmeden söyleyeyim her türlü “hayat yorgunluğumuzu” alabilecek potansiyelde. Ama içerisindeki doğru bileşenler, doğru teknolojilerle ekstrakte edilip, saflaştırıldığında ya da iyi bir şekilde bu bileşenler kombine edildiğinde böyle.
Konuya biberiyeden devam etmek istiyorum. İçeriğindeki biyoaktif bileşenler (yağ temelli ve polifenol temelli olanları) diyelim ki süperkritik akışkan teknolojisi ile ekstrakte edildi, sonrasında ileri saflaştırma teknolojileri ile saflaştırılıp, çok farklı alanlarda kullanılabilir. Biberiyenin içerisinde bir miktarda bitkisel protein de var. Bu bitkisel proteinler de yine farklı metotlarla saflaştırılıp, bir basamak daha ileri gidilip, bitkisel proteinler biyoteknolojik yöntemlerle bitkisel peptitlere çevrilip, sonrasında bu bitkisel peptitlerin de asetilkolin esteraz inhibisyon aktivitesine bakılabilir. Belki de bitkinin hem polifenolik aktifleri hem de bitkisel peptitleri bir arada kullanılıp, inanılmaz derecede güçlü etkenler oluşturulabilir.
Bir basamak daha ileride bu aktiflerin kesinlikle nanoenkapsülasyonları var. Bu nanoenkapsülasyonlar hem o bileşenlerin biyoyararlanımını arttırabiliriz, hem de yavaş salınımlı hale getirebiliriz. Hatta bunu da bir basamak ileri götürüp, doğrudan beynimize hedefli biberiye biyobileşenleri nanoteknoloji ile oluşturabiliriz. Yani ufkun ötesinde o kadar çok konu var ki.. Bizim ülke olarak buralar gitmemiz, bu teknolojileri hayal etmemiz gerekiyor. Gençlerin, tam olarak bu konularda çalışıyor olması gerekiyor. Zor değil, başarabiliriz.
Güzel bir gün geçirmenizi diliyorum.