“Tavuk bir tanecik yumurta yumurtlar da gıdak da gıdak, bütün köye ilân eder, ortalığı velveleye verir; kısrak bir tay doğurur da gözünden sadece iki damla yaş akar…” derler !
Bir irfâni anlatımdır bu; mini minnacık bir üretimin, başarının, kazanımın reklâmını yaparak piyasa yapmaya çalışanların yanında kan ter içinde gece gündüz çalışarak büyük büyük, koskocaman işlere, eserlere imza koyan, imkansıza yakın işleri gerçekleştiren ancak reklâm yapmak aklından bile geçmeyenleri mukayeseli olarak ne de güzel tasvir ediyor !
Bir yanda kısrak, bir yanda tavuk !
Tavuklar küçük yumurtladıkları bir sıkımlık yumruktan küçük yumurta ama sesleri öylesine çıkıyor ki tellâl tutmaya, davul zurna çalmaya, kös vurmaya gerek yok…
Kısrak ki, insan gibi asil, doğurduğu tay ki geleceğin yıldırımlarla, fırtınalarla yarışacak, nalları yere vurdukça kıvılcımlar saçacak soylu yavrusu…iki damla göz yaşı dökerek sevinçten, sessiz sedâsız…
İnsan toplumlarında da bal yapmaz arıların vızıltısı gibi, muhalif/çıkarcı/muhteris birilerinin yahut küçük bir topluluğun sesi ne çok çıkıyor; muhteşem eserleri insanlığa sunan/ikrâm edenlerin ise kendileri değil eserleri konuşuyor yüzlerce yıl…
Ne der Ziyâ Paşa:
“Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i akli eserinde.”
(İnsanın aklının derecesi yaptığı işlerde görülür. Ona işi ayna olur. Yoksa kuru ve boş laflara bakılmaz.)
Bir yanda kısrak ve tay, bir yanda tavuk ve yumurta !
Ve Mehmet Âkif Ersoy derki:
“İnsan ölür eseri kalır, eşek ölür semeri kalır.”