Haftanın en enteresan ve bugüne kadar “neden yapmamışız” dediğim, bana göre en güçlü konusunu anlatmak istedim. Şimdi mesela burada bir anket yapsam, anne sütüne en yakın süt hangisi diye, hemen hemen herkese keçi sütünü işaretleyiverir.
Peki ya desem ki neden keçi sütü? Tabi ki besleyiciliği vs. gibi şeyler deriz. Ama yok hayır, besleyiciliği değil desem.. O zaman bir sessizlik oluverir. Keçi sütünün anne sütüne yakın olmasının nedenini açıklayayım.
Aslında anne sütünü diğer sütlerden ayıran en önemli özellik içeriğindeki “prebiyotik” oranı..
Bu orana en yakın oran da keçi sütünde var. O nedenle biz anne sütüne en yakın sütün keçi sütü olduğunu söylüyoruz.
Prebiyotikler bana kalırsa probiyotiklerden çok daha güçlüler.
Ne bunlar derseniz, vücudumuzda ince bağırsağımıza yerleşmiş bize faydalı bakterilerin çoğalmasını sağlayan, suda çözünen ve bizim sindiremediğimiz lifler olarak bilebilir. Prebiyotik denilince aklıma hep kuşların yuva yapmakta kullandıkları dallar geliyor. Yuvasız kuş olmuyor, o yuva hem kuşa bir barınak, hem de üremesine ve ailesi ile birlikte mutlu olmasına neden olan yavrularının barınağı oluyor. Çalı deyip geçmeyin, yuva olunca çok değerli. İnanılmaz!
Gelelim asıl konuya..
Prebiyotik kaynaklarına şöyle bir baktığınızda karşınıza bizim YER ELMASI dediğimiz kökler çıkıyor. Latincesi Helianthus tuberosis..
Heliantus denildiğinde bende akan sular duruyor. Çünkü hepimizin tükettiği ayçekirdeğinin (yağı) ailesinden geliyor. Ayçekirdeğinin latincesi Helianthus annus..
Yer elması tarlası gördünüz mü hiç? Boyunuz kadar bir bitki aslında. Sarı bir çiçeği var, lif dolu bir gövdesi ve kuru ağırlığının %50’sine varan oranda inülin (prebiyotik) içeren bir kökü var. Çiçekleri gözlerimize çok iyi gelen “Lutein”ce zengin. Gövdesi tamamen güçlü lif kaynağı.. Tekstilde bile kullanılabilir.
Ve kökleri bizler için muhteşem bir prebiyotik kaynağı..
Yer elması Türkiye’nin ana tarımsal üretim kalemlerinde ilk 10’da olmalı. Sık bir şekilde, devasa arazilerde ekmeliyiz. Su konusunda hassas değil. Kuraklığa dayanıklı. Bitkinin her yeri besleyici. Kök, öyle patates gibi nişasta kaynağı değil. Yani düşük kalorili bir kökü var (inülinden dolayı).
Hani herkes lif kaynağı arıyor ya, lifli beslenin vs. diyor ya..
Bunun için yer elması biçilmiş kaftan.. Dediğim gibi uçsuz bucaksız bir şekilde ekilmeli. Nereye ekilmeli sorusunun cevabını zaten biliyoruz. Çünkü Türkiye çok büyük oranda Ayçekirdeği ekiyor.
Akrabasını da bir köşesinden aynı bölgelere ekilebilir. Farklı yer aramamıza gerek yok.
Prebiyotik demek aslında bizlerin bozulan sindirim sağlığına ve elbette doğrudan MENTAL SAĞLIĞIMIZA çok büyük katkısı olabilecek bir bileşen.
Prebiyotikler zaman içerisinde bizlerin demir eksiliği, B vitamini eksikliği, D vitamini eksikliği gibi sağlık problemlerimizi de düzenleyebilecek potansiyelde. Çünkü bu ve bunun gibi binlerce sağlığımıza faydalı bileşenin vücudumuza alınmasında, işlenmesinde hep ama hep mikrobiyotamız etkili.
Unuttuğumuz bir bitki daha size.
Uyarmak benden, faydalanmak sizden
Sağlıcakla, Can’la kalın…