Evet, bu başlığı okuduğunuzda muhtemelen ilk aklınıza gelen şeylerden biri eğitime karşı bir fikrin makalesi gibi düşünebilirsiniz.
Ancak durum hiç de öyle değil.
Toplumların genel özelliklerine bakıldığında her toplumun kendine has bazı farklı özellikleri olduğunu görürsünüz. Mesela bazı toplumlar spora, dansa, müziğe çok önem verirken bazıları edebiyata, el işi sanatlarına, mimari eserlere önem vermişlerdir. Kimi topluluklar tarım, denizcilik, dolayısıyla balıkçılık vs ile daha çok uğraşırken kimileri makine sanayi alanında, bazıları da elektronik ve yazılım konularında genellikle ön plana çıkmışlardır. Ülkemiz adına konuşacak olursak hepsinden azar azar var gibi görünse de aslında hiçbirinde yeteri kadar verimli olmadığımız ortaya çıkmaktadır.
Bunun belli başlı nedenleri mutlaka var, hala oturtulamamış ve sürekli değişen eğitim sistemi, din eksenli bazı grupların bilimden uzaklaştırma adına gayretleri, bilim adına çalışanların ise yeterli desteği görememek, maddi veya farklı nedenlerle kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri ve yaşam standardını artıracakları ülkelere gitmeleri gibi çok sebep sayılabilir.
Bunların yanında asıl önemli sorun ise fiziksel çalışmaya uzak, yürümeyi sevmeyen, her şeyi hazır bekleyen, hiç üretmeden zengin olma, lüks yaşama hayali kuran, elinin altındaki bilgisayardan bile istediği bilgiyi almaya üşenen, herhangi bir diplomayı veya sertifikayı aldığı an itibariyle kendini gereğinden fazla donanımlı hisseden, bunun sonucunda da soğuktan, sıcaktan etkilenmeden, kahvesi önünde, kliması açık tamamen ofis ortamında keyif süreceği iş beklentisi olan garip bir yapıya bürünmüş bir toplum haline gelmemiz.
Sabah erken uyanıp işe gitmeyi işkence gibi gören, birçok hizmet sektöründe çalışmayı kendine zül sayan bir gençliğe bir de esasen çok da hak etmediği bir diplomayı verdiğiniz an itibariyle ilk duyacağınız kelimeler “Ben üniversite mezunuyum, o işte ne işim var benim, kendime yakıştıramam” gibi ardı arkası kesilmeyen bahaneler olacaktır.
Ara elaman sıkıntısı dediğimiz konu da tam budur işte. Herkesi üniversite mezunu yapacağım dediğiniz an itibariyle eğitim kalitesi düşük bir mezun ordusu yaratırken, tarlada, fabrikada, çeşitli fiziksel emek gerektiren iş kollarında ara eleman, kalifiye görevli bulmak gittikçe zorlaşmaya başlamıştır. Bu doğrultuda baktığınızda üniversite ve yüksekokul sayısının çok olması, sürekli ihtiyaçtan çok fazla yüzbinlerce mezun verilmesi zaten bedensel çalışmaya soğuk olan bir toplumu daha da köreltip işsizler ordusuna yenilerini eklemekten başka bir şeye maalesef yaramayacaktır.
Bugün üniversite sınavlarında derece yapan gençlerle bilmem kaç yüzbinler arasına ancak girebilen lakin özel üniversite adı altında tam bir ticarethane mantığıyla bedava diploma dağıtan kurumlardan mezun olan gençlerin aynı statüde ve şartlarda mezun olması da bu adil olmayan eğitim sisteminin yine hak eden gençlere de iş kapılarının birçoğunun kapanması anlamı taşımaktadır.
Kaliteli eğitim veren, devletin her türlü desteği ve imkânı sağladığı belli başlı üniversitelerin olması, buralarda okuyacak öğrencilerin kalacak, yiyecek ve her türlü ihtiyaçlarının sağlanabileceği imkanlar sunulması gelecek adına önemlidir. Aksi halde sayıları 208’i bulan üniversitelerin diplomalı işsizler üreten bir fabrika olmasının önüne geçilemeyecektir. Herkes üniversite okuyacak gibi bir algının kırılması, ara iş gücüne, tarıma, sanayiye bu anlamda daha fazla istihdam sağlayacak mesleki okullar ve eğitim kurumları açılarak dengenin kurulması çok daha kolay ve ekonomik anlamda da güzel sonuçlar doğuracak hamleler olacaktır.
Sevgiyle kalın, güzel günlere inşallah.
Turan EKİNCİ
Instagram: turanekinci.5560