Bugün sevgili Kürşat İNCİK ile birlikte Birleşmiş Milletlere de bağlı bir gençlik yapılanmasının iklim konferansına davetli olarak katıldık.
Gerçekten gençlerimizin enerjisi her zaman gördüğüm gibi muhteşemdi.
Ana konu hep sürdürülebilirlikti.. İklim krizi ve sürdürülebilirlik..
Türkiye’de sürdürülebilirlik konusunun ben daha iyi kavranabildiğini pek görmüyorum.
Geri dönüştürülebilirlik yani pet şişe yerine matara yada kağıt bardak kullanmak evet bir çevre duyarlılığı ama konu gerçekten tam olarak bu değil.
Konu aslında “verimlilik”. Sürdürülebilirlik aslında enerjinin, ham maddenin ve insan kaynağının sürdürülebilir olmasından ileri geliyor.
Salona tek bir soru sordum: Sizce ekmek üretimi mi daha sürdürülebilir? Yoksa lavaş üretimi mi diye.. Herkes tek bir ağızdan lavaş dedi.. Çünkü lavaşın üretiminde daha az enerji sarf edildiğine herkes hem fikir. İşte o enerjinin ithalatla değil de yerel kaynaklardan yüksek teknoloji ile elde edilmesi bir sürdürülebilirliktir.
Ya da ham maddenin tarımsal teknolojinin kullanılması ile yani dikey tarım, aeroponik tarım ya da moleküler tarım ile elde edilmesi yine bir sürdürülebilirliktir.
Yani ne gerekiyormuş? Sürdürülebilirlik için “ileri teknolojiler” gerekiyormuş. Bunu hep ama hep anlattım. Doğal ama ileri teknoloji kullanarak üretilmiş bir Dünya olacak dedim gelecekte.
Toplantıda “özel şirketlerin konusunun” kesinlikle iklim krizi ile mücadele olamayacağı, özel şirketlerin kar amacı güttüğü ve o nedenle iklim krizinin etkileri ile mücadele etmeyecekleri görüşü de söylendi..
Buna asla katılmıyorum. Çünkü iklim krizi ile mücadele kesinlikle yüksek teknolojinin işidir ve yüksek teknolojileri özel şirketler kollektif akılları kullanarak geliştirir ve üretirler. Kaldı ki kullandığımız cep telefonundan, su içtiğimiz cam bardağa kadar her türlü üretim özel şirketlerin üretimidir.
Her neyse..
Kat etmemiz gereken çok yol var. Ülkemizde “Yeşil Dönüşüm” konusunda çok fazla kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Daha fazla bilgi ile donanımımızı arttırmamız gerekiyor. Kendimizi ne kadar geliştirirsek, o kadar fırsatlar çıkacak karşımıza. O nedenle hep ama hep okumalı, hep düşünmeli, hep düşünceler üretmeliyiz.
Bu konuda yazacaklarım bitmedi..