1 Eylül.. Dünya Barış Günü..
Eylül ayı bir başlangıç..
Sonbaharın gelişinin müjdecisi..
Bunlar sadece takvimlerde olan gerçekler..
Realitede olan ise daha dün gece yarısında açıklandı. Konutlarda doğalgaz ve elektriğe %20, sanayide ise iki enerji türüne birden %50 zam geldi. Yani hayat en az %50 daha zamlandı.
Bir işletmenin en büyük gider olarak iki kalemi personel ve enerjidir. Enerjinin yoğun olarak tüketildiği tüm sektörlerde (az enerji tüketen üretim sektörümüz neredeyse yok gibi) yeni metotlar, yeni çözümler arama yoluna gidilecek.
Bu zamana kadar süperkritik ekstraksiyon teknolojisinden çok yoğun olarak bahsettim. Bahsettim çünkü yöntem hem enerjiyi koruyarak çalışıyor, hem kendi kullandığı karbondioksiti rejenere ediyor ve düşük ısılarda çok verimli üretimler yapabiliyor.
Bu aydan itibaren Türkiye’de nelerin değişmesi gerektiğini açıkça yazacağım.
Örneğin Türkiye’de ayçekirdeği yağı, fındık yağı ya da tıbbi aromatik bitkilerden (çörek otu, susam vs.) yağ elde eden tüm ama tüm fabrikaların tamamen yöntemini değiştirip, süperkritik ekstraksiyon yöntemine geçmesi gerekiyor. Bu geçiş hem çok yüksek kaliteli, sağlığı koruyucu, toksik solventsiz yağ üretimini sağlayacak, hem de elde edilen yağlar daha önce hiç karşılaşmadığımız bir kalitede olacak. Enerji verimliliği açısından da arada en az 10 kat fark var. Yani 1 birim ayçekirdek yağını normal konvansiyonel metotla 10 birim enerji ile elde ediyorsak, süperkritik ekstraksiyonla bunu 1 birim enerjiyle, hem de çekirdeği içerisinde yağı %99.9 oranında alarak başarabiliriz!
Enerjinin neredeyse her 3 ayda bir en az %50 arttığı ve bu artışın durulabileceğinin görülmediği bir ortamda Türkiye artık eski üretim yöntemlerinden vazgeçmesi gerekiyor. Ülkemizdeki ayçekirdeği üretim teknolojisi en az 50-60 yıllık. Belki de çok daha eski.. Diğer yağ elde etme yöntemleri de öyle.. Hepsi ama hepsi başından sonuna değişmeli. Eğer değişmezse, enerji maliyetleri hammadde fiyatından, kullanılan çözgen fiyatlarından çok daha pahalı olacak.
Eski üretim alışkanlıklarımızdan tamamen vazgeçmeliyiz. Dünyadaki bilim ve yüksek teknoloji ile değişimin o güçlü rüzgarını arkamıza almazsak, huzur içerisinde, doya doya yaşayabileceğimiz bir geleceğimiz olmayacak.
Bu konu gerçekten bu kadar ciddi.
Değişim bir an önce yaşanmalı…