Ana Sayfa Köşe Yazıları, Prof.Dr.İnanç Özgen 1 Eylül 2022 28 Görüntüleme

KARADA BALIK YAŞAR MI?

Salon hınca hınç doluydu. Salona, ön tarafta yer kapmak için salona iki saat önceden gelmiştim. Gösteri tek kişilikti. Ülkenin en ünlü stand up sanatçısı halka açık gösteri düzenlemişti. Ondandır ki iğne atsan yere düşmezdi. Bekleyiş başlamıştı. Herkese yerlerine oturulması gerekliliği ile ilgili anons verildi. Işıklar kapandı. Sanatçı; buğulu bir dalga ve martı sesleri eşliğinde, balıkçı kıyafeti ve ışık hüzmeleri ile salona giriş yaptı. Elinde olta vardı. Oltanın kamışını ve makarasını açtı ve salonun ortasına balık tutma amacı ile sallandırdı.

Müzik sesi devam ediyordu. Bekleyiş içinde elini çenesine götüren sanatçı düşünceye dalarak oltanın ucuna takılacak balığı beklemeye koyuldu. Kafasını kaşıdı, gökyüzüne baktı, oltayı çekti, ucuna baktı, oltanın ucundaki yemi değiştirdi, tekrar salonun ortasına attı ve balığı beklemeye koyuldu. Bekle, bekle; balık oltanın ucuna takılmadı. Beş dakika geçmişti ki salonda homurdanmalar başladı.

İçimizden bu gösteriyi mi seyretmeye geldik diye geçiriyordum ki sanatçı, “bu balığı yakalamak için ne yapmak lazım” diye sordu. “Orda balık mı olur, burası deniz değil ki “demeye başladılar hep bir ağızdan.

Sanatçı; “evet burası deniz değil ama ya bu oltanın ucuna balık yakalanırsa buranın deniz olduğuna inanacak mıydınız?” diye sordu. Şaşırdık!

Yine homurdanmalar başladı. Sonra ışıklar kapandı birden. Beş saniye sonra ışıklar açıldı. Oltanın ucunda çırpınan bir balık vardı. Elinin ucuyla balığı ve salonun ortasını göstererek, “Bakın! oltanın ucunda balık var ve bu balığı ben bu denizden yakaladım.” dedi.

Seyirciler hep bir ağızdan;

Olur mu hiç, burası deniz mi, burada balık mı yakalanır demeye başladılar söylenerek. Sanatçı; “Ama balık oltanın ucunda ve çırpınıyor, yeni tuttum.  gelin bakın solungaçlarına. ”dedi

Meraklıları sahneye çıktı ve baktı. Taze balığın solungaçları bir aşağı bir yukarı kalkıp iniyordu. Acaba doğrumu söylüyordu? Burası deniz de, biz mi göremiyorduk acaba.

Bu olasılığı düşünmek bile düşünceye yapılan bir haksızlıktı ama oltanın ucunda taze balık vardı.

Sanatçı sordu:

“İçinizde buranın deniz olduğuna inanan kişiler elini kaldırsın ve biz inanıyoruz desinler.”

O anda ışıklar dalga ve martı sesleriyle, seyirciler içerisinde, “Ben inanıyorum, ben inanıyorum” diyen ve daha önce ayarlanmış 9 kişiye odaklandı ve tekrar salonda sessizlik oldu.

Ardından ışık tekrar söndü ve 5 saniye sonra tekrar açıldı. Balık tavada pişmişti. Sanatçı pişmiş balığı seyircilere gösterdi. Balık mis gibi kokuyordu.

“Balık kendi kendine pişti. ”dedi.

Seyircilerin arasına karışarak tadına baktırdı ve tekrar salona döndü ve sordu.

“Bu balığın kendi kendine piştiğine inanan kaç kişi var?”

Işıklar dalga ve martı sesleriyle yine seyirciler içerisinde, “ben inanıyorum, ben inanıyorum” diyen daha önce ayarlanmış 9 kişiye odaklandı ve tekrar salonda sessizlik oldu. İnananların sayısı destekçilerin sayısına bağlı olarak iyice artıyordu.

Döner dönmez ışıklar kapandı. Beş saniye sonra tekrar ışıklar açıldı.

Sanatçı sahnenin ortasında duruyordu, olta da yok tu, pişmiş balıkta.

Sanatçı konuştu:

“Evet sevgili seyirciler. Ömürde böyle bir şeydir. Bazen olması mümkün olmayan şeyler gerçekmiş gibi gösterilir ve boş umutlara olta atarsınız. Bir süre sonra olta attığınız yerin deniz olduğuna ve oltanızın ucuna balık yakalanabileceğine ve kendi kendine pişip önünüze geldiğine inanırsınız. Tıpkı hurafelerden ve masallardan medet umduğunuz gibi.” dedi.

Ve ekledi;

Bir süre sonra sahte bir balık oltanızın ucuna taktırılır, balığı kendinizin yakaladığına inanırsınız. Yani ister göz yanılması, ister şartlanma, imkânsızı olağan gibi gösterir sizlere. Şartlanmış ve toplumu değiştirmek isteyen destekçileriniz hızla artar. İnanmayanlar; zamanla onlar inanıyorsa biz niye inanmıyoruz derler. Bir süre sonra karada balık avlar ve o balıkları yersiniz. Önünüze hazır olarak gelen her yiyeceğin tesadüfi olarak önünüze geldiğine inanırsınız.” Dedi.

Ve ekledi.

Bir süre sonra deniz olmadan balıkların yaşayabileceğine, gökyüzü olmadan kuşların uçabileceğine inanırsınız. Ömür; olmayanı olmuş gibi gösteren birçok farazi şeylerle akar gider. Gerçekleri görmek her zaman hoşunuza gitmez ve oltanızın ucuna balıkların tesadüfi olarak yakalandığına inanırsınız.

Balığı denizde, kuşları havada umudu gerçeklerde aramanız dileğiyle.   

Not: Yazılanlar kurgudur.

Yorumlar

İlginizi çekebilir

Aşırı Öfkenin Kökeni

Aşırı Öfkenin Kökeni

Tema Tasarım | Osgaka.com