Ana Sayfa Gündem, Hüseyin Özgür Arslan, Köşe Yazıları, Kültür&Sanat 4 Nisan 2023 27 Görüntüleme

Türkiye’de Neden İyi Korku Filmi Çekilmiyor? Bölüm 2

 WGA GREVİ SONUNDA (2007- 2008) AMERİKAN KORKU YAZARLARI DERNEĞİ’NİN ADI DUYULDU

Amerikan Senaristtler Sendikası’nın 2007 grevi sonucunda çok daha ilginç başka bir gelişme yaşanır. WGA’nın bize destek verin çağrısı üzerine Amerika’daki bazı oyuncu sendikaları onlara destek verir fakat bazı TV kanalları da bu greve destek veren oyuncuları dışlar. Dünyanın pek çok ülkesindeki Yazar sendikaları da WGA’ya destek verir. Bunların arasında bizim Sen ­Der de vardır.

Amerikan Kitap Yazarlarının Sendikası ve Amerikan Korku Yazarları, Amerikan Polisiye­ Gizem Yazarları ve  Amerikan Bilimkurgu Yazarları dernekleri de Amerikan Senaristler Sendikası’nın grevine destek verir. Hatta bu destek sayesinde Korku Yazarları Derneği gibi derneklerin adı daha çok duyulur. Bazı yapımcılar WGA üyesi olmayan Korku Yazarları Derneği üyelerine başvurarak yeni siparişler verir. Amerikan Senaristler Sendikası’na üye olmanın zor koşulları vardır. Ben de Los Angeles’de yaşadığım sırada sendikanın genel merkezine gidip üye olmak için başvurmuştum. Ancak bir senaryon filme çekilirse veya bir ajans senin senaryonu satmak üzere alır veya kiralar ise WGA seni junior üye olarak kabul ediyordu. Halbuki Korku Yazarları Derneği’nin şartları daha hafiftir. İlk kitabın yayınlanmazsa bile bir yerde 500 kelimelik bir korku öykün yayınlanmış olsa ve en az 25 dolar bu işten ücret kazanmış isen Amerikan Korku Yazarları Derneği’nin çaylak üyesi olabilirsin. New York merkezli bu dernek sayesinde korku filmi yazabilecek senarist adaylarına ulaşan irili ufaklı yapımcılar sayesinde şu an korku filmlerinde patlama yaşıyoruz. Ayrıca aynı İngilizceyi konuşan Kanadalı, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve İngiliz korku yazarları da bu kriz sırasında Amerikalı yapımcıların bulduğu yeni çözümdü. Böylece piyasaya 2008’den sonra değişik senaristler ve daha iyi korku filmleri­dizileri çıktı. Tabii pek çok da berbat film­dizi de.

Amerikan Korku Yazarları Derneği (Horror Writers Association)­ HWA, 1985’de çekirdeği ünlü korku romanları yazarı Dean Koontz, McCammon ve Lansdale tarafından atılmıştı. Son ikisi aynı zamanda çizgi roman ve TV dizilerinin de yazarıdır. Yani dernek üyeleri zaten 70lerden beri film­ TV işindedir. Ayrıca her yıl verilen Bram Stroker Ödülü’nü de bu dernek organize eder.

İYİ BİR SENARYODAN KÖTÜ BİR FİLM ÇIKABİLİR AMA ASLA KÖTÜ SENARYO İLE İYİ BİR FİLM ÇEKİLEMEZ

Buraya kadar size Amerika’daki senarist­ yapımcı arasındaki sorunları anlattım. Çünkü aslında iyi film çekilemiyor olmasının bir numaralı sebebi iyi senaryo yazılamıyor olmasıdır. Ünlü İngiliz film yönetmeni ve yapımcısı Alfred Hitchcock der ki “İyi bir senaryodan kötü bir film çıkabilir ama asla kötü bir senaryo ile iyi bir film çevrilemez“. Yani işin başı senaryodur. Film, başkalarıyla birlikte yapılan bir sanattır. Bunun için yapımcı, yönetmen, oyuncu, senarist, müzik bestecisi, ışıkçı, kameraman, figüran ve montajcı ile bir sürü yan işçiye ihtiyaç vardır. Fakat film yapma ­çekme serüveni senaryo ile başlar. Kısaca senaryonuz yoksa istediğiniz kadar muhteşem oyuncunuz, süper görüntü yönetmeniniz, dahi yönetmeniniz ve tonla paranız olsun filminiz olmaz.

Ancak güvenlik kamerasında şahit olduğunuz tarzda bir şeyler ortaya çıkar.
İşte dünya film endüstrisinin olduğu kadar bizim ülkemizdeki film sektörünün en önemli sorununun ne olduğunu öğrendiniz:

Senarist sayısı az ve iyi senaryo yok çünkü senarist yazdığı senaryodan iyi para kazanamıyor. İsterse film gişede yüz milyonlarca dolar hasılat yapsın senaristin ücreti hep düşük kalıyor.
Bir başka mesele ise yapımcının senaristin yazdığına sürekli müdahale etmesi,  yetmezmiş gibi senaryo bittikten sonra bu sefer de yönetmenin senaryoyu kafasına göre yorumlamasıdır.

Senaristin, yapımcının isteğine göre senaryoda veya öyküde değişiklik yapması işin doğası gereğidir. Senarist kendi başına resim yapan bir ressam değildir, müşterisinin isteğine göre giysinin orasını burasını değiştiren çok pahalı bir terzi gibidir. Yönetmenin de senaristin senaryosunu kendisine göre yorumlayarak yönetmenin senaryosunu ortaya çıkartması da işin yine kendi doğasıdır. Çünkü senarist gibi yönetmen de bir sanatçıdır ve senarist senaryoyu yazmayı bitirip yönetmene teslim ettikten sonra artık top senaristin ayağından çıkıp yönetmenin ayağına gitmiştir. Bundan sonra yönetmen senaryoyu kendi anladığı ölçüde, kendi sanatkârlığı çerçevesinde, yapımcının kendisine verdiği bütçe sınırları içinde ve elindeki kameraman, ışıkçı ve oyuncuların ne kadar kaliteli iş çıkarabileceğine bağlı olarak senaryoyu çekim öncesi ve çekim sırasında değiştirecek­ yorumlayacaktır. Genelde pek çok senaristin yakındığı şey olan “yönetmen benim senaryoyu berbat etmiş, ben böyle yazmamıştım ki!” yakınması çok doğrudur.

Çünkü senarist ayrı sanatçı, yönetmen ayrı sanatçı, oyuncu ayrı sanatçıdır. 3 farklı sanatçının yorumu ortaya bir sanat eseri olan veya ancak çöpe gidebilecek olan bir film çıkmasına sebep olur.

Pek neden iyi senarist yok­, senaryo yok? Sebeplerinin ilki ve en büyüğü yapımcıların senaristlere ve senaryoya iyi para ödememesi olduğunu yukarıda açıkladım. Peki tek kusur yapımcıdamı?

Hayır kusurun çoğu yapımcıda ama hepsi değil! Senaristler iyi para kazanamadığı için kimse senarist olmak istemiyor. Yazmak herkesin düşündüğünün aksine çok yorucu bir iştir. Burada mektup yazmıyoruz, hatıra defteri de. Senaristin, romancının yazdığını sadece kendisi veya bir iki yakını okumayacak milyonlar belki de milyarlar okuyacak veya izleyecek. O zaman çok dikkatli ve sanatsal yazılmalı. Pek çok insanın beğeneceği bir şekilde olmalı. Ne evde ailemize yemek pişiriyoruz ne de bir kaç kişinin beğenisine sunulacak bir şey üretiyoruz. Eğer yazdığımız film beğenilmezse yapımcı zarar edecek ve hem biz senarist işsiz kaldığımız gibi bizimle birlikte kameraman, oyuncu, ışıkçı, montajcı hatta figürasyon bile işsiz kalacak, parasının karşılığını alamayacak.

İyi okumalar…

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Tema Tasarım | Osgaka.com