Ana Sayfa Genel, Hüseyin Özgür Arslan, Kültür&Sanat 4 Nisan 2023 34 Görüntüleme

Türkiye’de Neden İyi Korku Filmi Çekilmiyor-Yazılamıyor? 1 Bölüm 1: Senaristlerin Düşük Ücret Sıkıntısı

Değerli okuyucular bu haftaki yazı konum son zamanlarda bana çok sık sorulan hatta sitem ve kızgınlıkla sorulan ” Abicim bizim ülkede neden iyi korku filmi çekilmiyor? Siz senaristler ne diye güzel korku senaryoları yazmıyorsunuz kardeşim?” gibi sorulara naçizane cevabımdır.

Bendeniz 2006’da Senaryo Yazarları Derneği (Sen­Der)’in açtığı Senaryo Yazma Atölyesi’ne katılarak senaristlik sertifikası aldım. Fakat ondan önce 1999’dan beri Türkiye’nin önemli bilgisayar dergilerinden bazılarında editör ve yazar olarak yazma kariyerime başlamıştım. Daha sonra büyük bir TV kanalında yapımcı olarak medya sektöründeki işime devam ettim. Sen­Der’in atölyelerine katılma sebebim ise ilginçti: TV’de yapımcı olduğum sıralarda elimde bulunan ve üniversitede öğrenci olduğum yıllardan itibaren özenle Anadolu’nun dört bir yanından topladığım hepsi gerçekten yaşanmış olan korku öykülerinden bir film yapmak istiyordum. Elimin altında yönetmen, oyuncu, ışıkçı, kameraman ve her türlü ekipman vardı. Kendime ait korkunç öyküler de vardı. Fakat senarist bulamıyordum. Elimdeki bütçe düşüktü ve senaristler o sıralarda bana göre yüksek ücret istiyorlardı. Çünkü bir yapımcı olarak şöyle düşünüyordum: Zaten öyküler benim, senarist sadece bunları sinema diline aktaracak o kadar. Bir kameramana vereceğim kadar yüksek bir ücreti neden bir senariste vereyim ki? İşte bu düşünce ile ve zaten kendim de yazar olduğum için nasıl olsa senaryo yazmayı da çabucak öğrenebileceğim düşüncesiyle o sıralar gazetede haberini okuduğum Sen­Der’in kursuna başvurmaya karar verdim. Gerçekten çok iyi bir öğretmene denk gelerek senaryo yazmanın püf noktalarını öğrendim. Fakat kursta, ne zaman kendimin bir TV yapımcısı olduğunu söylesem, profesyonel senaristler tarafından mesleğime karşı duydukları ezeli bir hıncın da hedefi haline geliyordum.

Evet işin içine girince anladım ki meğer senaristlerin en büyük derdi yapımcılarmış. Bir çeşit işadamı­ girişimci olan yapımcı, sektörün en kültürlü üyesi olmasına rağmen ücret yönünden en çok ezilen çalışanı olan senaristleri ezen yegane güçmüş. Üstelik senaristlerin yapımcılar tarafından sömürülmesi sadece Türkiye’ye özgü bir sorun olmayıp Avrupa ve hatta ABD’de bile aynı imiş. Aşağıda dünya film endüstrisinin kalbinde 2007­2008 yılları arasında gelişen senaristler ve yapımcılar arasındaki en son yaşanan meydan muharebesinin detaylarını okuyacaksınız. Ben

Ekim 2008’de Hollywood’a gittiğimde bu savaş yeni bitmişti ancak krizin etkileri devam ediyordu.

Üstüne Ağustos 2008’de patlayan ve halen devam eden Amerikan ekonomik buhranı eklenince Los Angeles Times’in haberine göre 2008­2009 arası yaklaşık 30 bin prodüksiyon firması kapanmıştı. Hakkını alamayan senaristlerin gazabı!

2007 ­2008 AMERİKAN SENARİSTLERİ SENDİKASI (WGA) GREVİ

2007 yılında Hollwood’da patlayan senaristlerin grevi Amerikan film ve TV endüstrisine korkunç bir darbe vurur. Amerikalı film senaristlerinin, oyun, Radyo ve TV şovlarının metinlerini yazanların kurduğu birlik­sendika olan WGA (Writers Guild of America) üyesi 12 bin yazar, 5 Kasım 2007­ 12 Şubat 2008 arası süren greve katılmıştır. Grevin temel amacı senaristlerin DVD’lerin satışından ek gelir elde etmesidir. Senaristlerin Sendikası, Yapımcıların Mesleki Birliği olan AMPTP’ye karşı greve gitmiştir. AMPTP, 397 TV ve film yapımcısı kuruluşun örgütüdür. Bunlar arasında CBS, MGM, Walt Disney, NBC Universal, Sony, Warner Bros gibi dev şirketler vardır. Bu dev yapımcı şirketlerin çoğunun kendi stüdyoları, TV ve radyo kanalları vardır. Ayrıca hepsi 1970’lerden itibaren VHS video kaseti ve 2000’lerden itibaren de DVD film pazarına hakimdir.

Eskiden yapımcı şirketler, senaristlere sadece film ilk kez yapılırken ücret ödüyordu. Ancak filmler TV’lerde defalarca yayınlandığında veya kaset ve DVD olarak satıldığında kimse senariste tek cent ödemiyordu. ABD ekonomisi veya TV kanalı ekonomik durgunluğa girdiğinde yapımcılar yeni film­ TV şovu çekmek yerine eski arşiv programları tekrar tekrar yayınlıyordu. Biz Türkler bunu çook iyi biliyoruz. Bizde bayat programlar, eski TV dizileri bile 15­20 kez aynı kanalda oynamıştır.

Fakat mesela bir müzisyenin şarkısı­bestesi isterse 10 yıl sonra tekrar çalınsın bestenin telif ücreti çatır çatır Amerikan Müzik Yapımcıları Birliğine ödeniyordu. Ya da eski bir roman tekrar basılsa telif hakkı (eğer üzerinden 75 yıl geçmemişse) yazarın torunlarına ödeniyordu. Ancak özellikle kriz dönemlerinde yapımcılar senaristlere iş vermediği halde onların eski ve tutmuş işlerini tekrar piyasaya sürüp çatır çatır para kazanırken tek bir senti de o sırada işsiz ve beş parasız kalmış olan senaristlere ödemiyordu.

Amerikan Senaristler Sendikası VHS kasetlerrden azıcık bile olsa pay almak için 1988’de grev yapmıştı. Grev sonucunda varılan anlaşmaya göre bir VHS kasetin 80 dolara satıldığı bir sırada senaristler ancak bundan Binde 3 oranında gelir elde edebilecekti. DVD ortaya çıktığında ilk zamanlar 80 dolar civarında iken 2000lerde hızla fiyatı düşmüş, fiyat düşünce de toptan satış ve elde edilen toptan gelirde inanılmaz bir artış olmuştu. 1 DVD’nin satışından elde edilen kâr oranı bir VHS kasetin satışından elde edilen kâr  oranından çok daha fazla idi. Ayrıca DVD film satışından elde edilen gelir sinema bileti satışından elde edilen gelirin neredeyse 4­5 katı idi.

Bunun üzerine kendilerinin artık kazık yemekte olduğunu düşünen senaristler VHS’den elde ettikleri binde 3 yerine DVD için iki katı yani binde 6 telif ücreti istediler. Tabii açgözlü yapımcılar da kârlarından binde 3’lük bir zarara uğramak istemediklerinden bu teklife hayır dediler.

GREVİN SONUCU VE KAZANANI: ÜCRETLİ KANALLAR

1988 Los Angeles senarist grevi 153 gün sürmüş ve sektöre sadece 500 milyon dolara mal olmuşken 2008  senarist grevi 100 gün sürmesine rağmen sektöre 1.5 ila 2.1 milyar dolara mal olmuştu. Senarist grevinin 4 büyük Amerikan TV kanalına maliyeti ise çok daha büyüktü: ABC, NBC, CBS ve Fox kanallarının herbiri yaklaşık %10’luk bir izleyici kaybı yaşamıştı. Sebebi ise senaristlerin o sırada devam eden TV şovları için metin yazmayı reddetmesi idi. O ünlü Jay Leno gibi şovmenlerin hepsi prompterden geçen bir metine sadık kalarak şovunu sürdürebilirdi. Yeni metin gelmeyince doğal olarak programlar da durdu. Arşiv bölümleri yayınlanınca da genç ve orta yaşlı izleyici bu kanallardan kaçtı. Böylece kablo TV yani bizdeki Digitürk benzeri paralı TV kanallarına da  gün doğdu. Paralı kanallar, naftalin kokulu programlar yayınlayan büyük genel kanallardan kaçan izleyicileri kaparak büyük atılım yaptılar. Şu an izlediğiniz pek çok kaliteli korku dizisinin de Amerikan paralı kanalları tarafından yapılma sebebi kabaca budur.

 

Yorumlar

İlginizi çekebilir

CAN YÜCEL: “EĞER”

CAN YÜCEL: “EĞER”

Tema Tasarım | Osgaka.com