Aşk… Ne büyük bir kelime. İçinde özlemi, hasreti, tutkuyu ve bazen de kırılmış çocukluklarımızı barındıran kocaman bir dünya. Hepimiz onu isteriz. Hatta öyle büyük isteriz ki, masallardaki gibi, eksiksiz ve sarsılmaz. Ama asıl soruyu kendimize sormayı pek akıl etmeyiz: Gerçekten aşk için ne kadar emek veriyoruz?
Çoğu zaman oturduğumuz yerden hayal ederiz büyük sevgileri. “Beni olduğu gibi kabul eden biri olsun”, “Ruh eşim bir gün mutlaka beni bulur” gibi cümlelerle avuturuz kendimizi. Oysa ruh eşleri yolda bulduğumuz tesadüfi insanlar değil, kendi ruhumuza kattığımız her şeyin yansımasıdır. Aşk da öyledir. Kendi içimizde büyüttüğümüz duyguların, karşılık bulduğu yansıma hâlidir.
Aşk, sadece istemekle gelmez. Emek ister, gayret ister, özveri ister. Kader dediğimiz şey bile gayretle harekete geçer. “Kader gayrete âşıktır” sözü tam da bunu anlatır aslında. Oturduğumuz yerden sevgiyi beklemek, toprağa tohum ekmeden meyve beklemek gibidir. Ruhun büyümesi gibi, ilişkiler de çabayla büyür. İki insanın birbirine değer katma niyetiyle çıktığı bir yolculuktur aşk. Sadece güzel sözlerle değil, derin bağlarla, samimiyetle ve içtenlikle örülür.
Unutmamak gerekir ki, ilişkilerdeki her deneyim, kendi içsel enerjimizin bir yansımasıdır. Siz hangi enerjidesiniz? Hangi duygunun içindesiniz? İçinizde sevgi yerine korku, şüphe ya da eksiklik taşıyorsanız, o enerjiyi yansıtırsınız dış dünyaya. Ve hayatınızda buna karşılık veren insanları çekersiniz. Bu yüzden aşk arayışından önce dönüp kendimize bakmalıyız: İçimizde neyi büyütüyoruz? Ne kadar hazırız gerçekten sevmeye ve sevilmeye?
Enerji çok önemli. Sadece fiziksel değil, duygusal, ruhsal olarak da hangi frekansta olduğumuz kaderimizin yönünü belirler. Sevgi enerjisinde kalmak, yargılamadan, kıyaslamadan, geçmişin yaralarını bugüne taşımadan ilişki kurmak; işte gerçek aşk orada başlar.
Aşk, tesadüf değil, bilinçli bir varoluş hâlidir. Birbirine alan tanıyan, birlikte büyümeye niyet eden iki insanın, emekle şekillendirdiği kutsal bir birlikteliktir. Bu yüzden sadece “böyle bir aşk olsun” demekle yetinmeyelim. O aşkı inşa edecek cesareti, emeği ve enerjiyi içimizde taşıyor muyuz, buna bakalım.
Çünkü hayat sadece bekleyenlere değil, yürümeye cesaret edenlere açar kalbini…