Sosyal medyada ve halk arasında bu konuda pek çok yorum yapıldığını görüyorum. Umarım bu yazıyı olabildiğince yalın bir şekilde anlatarak, doğru düşünmenize katkıda bulunabilirim.
Ata tohumu nedir?
Yıllardır atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, özellikle bazı kırsal kesimlerde kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yetiştirilen tohumlara “ata tohumu” denir. “Bildiğin ayranı, bilmediğin yoğurtla değiştirme” misali, bu tohumların yetiştiriciliği hâlâ devam etmektedir. Ancak son dönemde ata tohumu hakkında yanlış bilgilendirmeler arttıkça, bu tohumlara olan ilgi de yükselmiş ve özellikle Facebook gibi sosyal medya platformlarında sıkça ticareti yapılır hale gelmiştir.
Ata tohumunun artıları ve eksileri nelerdir?
En büyük artısı, günümüz şartlarında artan sağlık sorunlarına karşı insanların güvenli gıda tükettiğini hissetmeleridir. Ancak bazı eksileri de vardır. Örneğin, ata tohumu ile yetiştirilen bazı sebzeler, hastalıklara karşı oldukça dayanıksızdır. Ata tohumu ile yetiştirilen hıyar (salatalık), uzun süre sağlıklı verim alabilmek için ilaçlı önleme ihtiyaç duyar.
Peki, hibrit (F1) tohum nedir?
Aynı bitki türünden ya da akrabalarından elde edilen çaprazlamalar sonucu üretilen nesillere “hibrit (F1) tohum” denir. Pazarda veya markette aynı sebzenin farklı çeşitlerini gördüğümüzde, bu çeşitliliğin nasıl oluştuğunu merak edebiliriz. Sebzeler, çiçekli bitkilerden elde edilir ve çiçeklerde taç yaprak, çanak yaprak, erkek organ ve dişi organ bulunur. Çanak yaprak açılıp taç yapraklar göründüğünde, böcekler ve arılar tarafından polenler taşınarak döllenme gerçekleşir. Döllenmeden sonra tohum taslağı gelişerek tohumu; yumurtalık da gelişerek meyveyi oluşturur.
Bilim insanları, doğada arılar ve böcekler aracılığıyla doğal olarak gerçekleşen bu döllenme olayını, ıslah çalışmalarıyla kontrollü bir şekilde gerçekleştirerek hibrit (F1) tohumlar üretirler. Yani, hibrit tohum elde edilirken doğada yaşanandan farklı bir süreç yaşanmaz. Ancak, istenilen özellikleri yakalayabilmek için bu işlem defalarca tekrarlanabilir. Buna rağmen, yapılan işlem tamamen doğaldır.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hibrit (F1) tohumun GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) tohum olmamasıdır. GDO’lu ürünlerde, bir türe başka bir türden gen aktarılarak yeni genetik özellikler kazandırılır. Yani, GDO’lu ürünlerde doğal yolla gerçekleşmeyen bir gen aktarımı söz konusudur.
F1 tohum, GDO’lu tohum değildir!
Şimdi doğada gerçekleşen örneklere dikkat edelim.
Bir (baba) eşek ile bir (anne) at çiftleştiğinde, ortaya katır çıkar. Bir (baba) at ile bir (anne) eşek çiftleştiğinde bardo veya ester denen, at görünümünde ama eşek iriliğinde bir melez ortaya çıkar.
Kaniş ve Pekinez köpekleri çiftleştiğinde (F1) peekapoo yavruları üretirsiniz ve peekapoo’ların hepsi birbirine çok benzer görünür. Ancak bir peekapoo’yu bir peekapoo ile çiftleştirirseniz, peekapoo yavruları elde edemezsiniz (F1 özelliği kaybolur). Yavruların bazıları kanişlere, bazıları pekinez’e benzeyecek ve bazıları da ikisinin arasında görünecektir. Peekapoo elde etmek için sürekli kaniş ve pekinez’i çiftleştirmek durumundasınız.
F1’i iyi anlamamız açısından yukarıdaki 2 örneğe bakacak olursak; eşek ve at’ın üstün özelliğini yakalamak için anne ve babayı doğru seçmek zorundayız. Katırlar sürekli kısır F1 lere örnek verilir ancak üreme açısından katırların farklı bir özelliği bulunmaktadır. Katırların 63 kromozomu vardır, kromozom sayısının tek olması nedeniyle üreyemezler. Ancak dünyada 60 civarında katırın doğum yaptığı bilinmektedir. Kromozom sayısı çift olan Peekapoo’ların üreme yönünden bir sıkıntısı olmadığı görülmektedir. Şimdi net olarak F1 neslin kısır olmadığını tekrar çiftleştirildiğinde (tohumlar-ekildiğinde) yani F2’de üreme gerçekleşir ancak istediğimiz üstün özellikler zamanla kaybolur. Yani F1 olarak aldığınız yüksek verimi tekrarladığımızda F2’de alamayız.
Dünyada yaklaşık M.Ö 10000 yıllarında ilk olarak koyunlar evcilleştirildi, daha sonra inekler ve keçilerin evcilleştirildiği ve bugünkü amaçlar doğrultusunda kullanıldığı bilinmektedir. O yıllardan bu yıllara kadar üstün özelliği olan hayvanlar seçilerek sürülerin daha verimli olmasına katkıda bulundular. Islah dediğimiz bu olay günümüzde ıslahçılar tarafından daha kontrollü ve daha detaylı yapılmaktadır, bu geçmişte yapılanlardan çok da farklı değildir.
Günümüzde dünya nüfusu hızla artarken, insanları besleyebilmek için yüksek verimli tarım yöntemleri geliştirilmek zorundadır. Örneğin, bazı ülkelerde protein açığını kapatmak için böcekler ve tavuk ayakları gibi besin kaynakları tüketilmektedir. Nüfus arttıkça, Türkiye’de de benzer sorunlarla karşılaşabiliriz.
Bu noktada, tarımsal üretimi artırmak için hibrit (F1) tohumlar büyük bir avantaj sağlar. Örneğin, hibrit bir tohum kullanarak 1 dönümlük seradan 15 ton veya daha fazla salatalık elde edilebilir. Ancak ata tohumu ile aynı verimi elde etmek mümkün değildir. Üstelik ata tohumu ile tarım yapıldığında, çok daha fazla ilaç kullanımı gerekebilir.
Peki, ata tohumları tamamen yok edilmeli mi?
Hayır! Ata tohumları mutlaka korunmalı, ancak bunlar tohum gen bankalarında saklanarak ıslahçılar tarafından yeni çeşitler geliştirilirken kullanılmalıdır. Çünkü yeni ve verimli tohum türleri elde ederken ata tohumlarına büyük ölçüde ihtiyaç duyulacaktır.
Günümüz şartlarında su kaynaklarının azaldığı, tarım alanlarının hızla betonlaşmaya teslim olduğu bir dönemde, ata tohumu ekerek dünya nüfusunu beslemek ve ucuz gıda sağlamak mümkün görülmemektedir.
Sonuç olarak:
Hibrit (F1) tohuma evet, GDO’ya?
Saygılarımla…