Başlığa baktığınızda böyle bir sanat mı olur dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bilinen sanat türlerinden bahsetmiyorum.
Şiir, resim, roman; heykel, el sanatları; müzik, sinema, tiyatro ve daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz kadar sanat dalı ile bahsettiğim kandırma sanatının tek ortak noktası var:
“İnsan!”
Aklınıza gelebilecek olan tüm sanat dallarının üreticileri, yani sanatçılar ortaya çıkardıkları eserlerin kabul görmesi ve sürekliliğinin sağlanması için yıllarca emek verirken, hayatlarından birçok konuda fedakârlık yaparken, dahası icra ettikleri sanatın bedelini tam manasıyla alamadıkları gibi zaman zaman da ağır bedeller öderken “kandırma sanatı” icracıları tam tersi bir hayatın kapılarını rahatlıkla aralayabilirler.
Hemen hemen tüm sanat eserlerinin hedef kitleye ulaşabilmesi için öncesinde verilen büyük emeklerin dışında, maddi anlamda da bir külfeti olmaktadır. Sadece takdir edilme, geniş kitlelere emeklerinin ulaştırılabilmesi duygusunu ön planda tutan sanatçıların öncelikli hedefi asla zenginlik olmamıştır. Şansı yaver gidip bu anlamda yaptığı işi maddi kazanca dönüştürenler elbette vardır; ama “kandırma sanatı” ustalarının (!) tek amacı menfaattir ve zarar etme ihtimalleri de neredeyse yok gibidir.
Herhangi bir sanatçının eserlerini pazarlama konusunda insanların kültürel yapıları ve kişisel beğenileri gibi birçok husus belirleyici olurken “kandırma sanatı” icracıları için hedef kitle olabildiğince geniştir.
Ee, hadi gelelim kimmiş bu sanatçılar; görelim.
Tabii ki listenin başında siyasetçiler var her zaman ki gibi. Makam mevki sahibi olmak, insanların duyguları ve zayıf noktaları üzerinde hamaset yaparak topladıkları oylarla büyük menfaatler temin etmek bu grubun en önemli eseridir. Söylemler farklıdır: Kiminde vatan, millet, bayrak; kiminde din iman, ezan; kiminde de özgürlük, eşitlik vs.
İkinci sıra da hiç değişmez maalesef. Dinciler (saf duygularla dindar olanları hariç), cemaat şeyhleri ve tarikatlar. Bunların insanların inanışları üzerindeki etki alanı hiç okumayan, kulaktan dolma bilgilerle yaşayan kesimler üzerinde o kadar etkilidir ki ürettikleri yalan ve riya eserleri (!) müthiş derecede tüketilir.
Üçüncü sırada medya sahipleri, yöneticileri ve programcıları “kandırma sanatının” olmazsa olmazları tabii. Hatta en etkilileri! Edebi hiçbir değeri bulunmayan; topluma verdiği mesajlarla insanları bencil, insani ilişkilerden ve maneviyattan uzak, maddiyatın esiri tipler olmaya özendiren diziler, filmler; sözde sosyal programlar ve yarışmalarla sanatlarının (!) her kolunu toplumun ciğerlerine kadar sokan organizma.
Sırada sosyal medya şarlatanları var elbette. Kendi konfor alanlarını artırmak adına yanıltıcı, ahlak dışı, maniple edici, tahrik ve teşvik edici, aslında hayatın hiçbir gerçek noktasına dokunmayan anlamsız ve çarpık yayınları ile takipçi toplayıp lüks içerisinde yaşayan fenomen tipler.
Son olarak da kısa yoldan hak etmediği bir kazanca erişmek isteyen dolandırıcılar, sabıkalılar ve mafya, çete oluşumlarının başındakiler ve bunları kolay paraya ulaşma yolu olarak gösterip özendirenler.
Yukarıda saydığım “kandırma sanatı” icracılarının kendi aralarında ortak özelliklerini de yazmadan geçmek olmaz hani. Bunlar neler bakalım:
Bu sanatçılar (!) arzu ettikleri para, makam, güç ve popülerliği elde edebilmek adına gözlerini kırpmadan şiddet ortamı yaratmaya, hatta insanların birbirlerinin canına kastetmesine varana kadar şiddeti körüklemeye, daha vahimi en yakınlarının bile hayatlarını mahvetme konusunda zerre tereddüt göstermeyecek kadar insanlıktan uzak karakterler olmaları.
Evet, sevgili dostlar, hedef için her yolu mübah gören bu kadar çirkin insanların olduğu bir dünyada biz toplumun ahengini bozmadan sanat eserleri icra etmeye inatla devam edeceğiz. Bu yolda bizlere gönül desteği veren herkese çok teşekkür ederiz.
İyi ki varsınız!