Yaşam kendi içinde olumlu ve olumsuz düşünceleri barındırır. Önemli olan bu noktada bir
duruşa sahip olabilmektir. Kimi insanlar yaşamları boyunca pozitif ve iyimser biri olarak
kalmayı başarırlar. İyimser insanların genel anlamda daha sağlıklı kaldıkları bilinmektedir.
Başarısızlık, iyimser insanların öz güvenlerinde hiçbir eksilme yaratmaz ve iyimserler için bir
tür deneyim gibi algılanır. Her olay karşısında şükredecek bir şey bulabilirler. Kötü bir
durumla karşılaştıklarında, bunun küçük de olsa olumlu bir tarafının olduğunu bilirler.
İyimserler, etrafına pozitif bakan kişileri alırlar. İyimser insanlar olumlu olmayan duygu ya da
düşünceleri kolayca arkada bırakırlar. Olumsuz düşünceler ile kolayca baş edebildikleri için
kendilerini çoğu zaman mutlu hissederler. Bu durum onların aynı zamanda kolay kolay sağlık
problemi yaşamamalarına da neden olur. Stresli insanlar genelde anı yaşamaktan uzaktırlar.
Hep geçmişte yaşanan ve travmatik etkiler bırakan izlere takılıp kalırlar. Oysa pozitif
insanlarda bu durum bu şekilde kendini göstermez. Onlar her zaman anları yaşamaktan yana
tavır alırlar. İyimser insanlar hayatın her zaman belli bir çizgide ilerlemediği bilirler. Bu
nedenle bir olumsuzluk ile karşılaştıklarında hayatlarının en büyük şokunu ya da travmasını
yaşamazlar. Hayata olumlu yönden bakan insanlar farklı fikirlere açıktırlar. İyimser bireyler
resmin bütününe bakmayı bilirler. Hayata at gözlüğüyle bakmak gibi bir huyları yoktur.
İyimser insanları bu kadar özel kılan niteliklerden biri de fırsatları iyi kullanabilmeleridir.
Normalde herhangi biri için cazip olmayan teklif, iyimser insanlar için çok daha cazip gelebilir.
Çünkü onlar kısa değil uzun vadede düşünmeyi seçerler ve buna göre hareket ederler.
Genelde sahip olamadığımız şeylere gıpta ile bakarız ve onlara sahip olamadığımız için
içerleniriz. Oysa iyimser insanlarda bu durum bu şekilde kendini göstermez. Çoğu insan iş
başa düştüğünde geri adım atar. O işin zorluklarını öne sürüp herkesi işten uzaklaştırırlar.
Oysa bazı işleri başarmak olumlu düşüncenin varlığı ve sinerjisi ile mümkündür. İyimser
insanlar kendileri ile çelişmezler, bir konuda kolları sıvamaya başladıkları an bahaneler
üretmezler. Olumlu yaklaşarak ekibi ayakta tutar, herkesi motive ederler. İşten kaçmaz,
sonucun her zaman çok iyi olacağına inanır ve bunu da herkese inandırırlar.
Yapılan araştırmalar, iyimserlerin hayata negatif bakanlara kıyasla daha uzun yaşadığını ve 85
yaşından fazla yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum,
iyimserlerin duygularını daha kolay düzenleyebilmesine ve stresin olumsuz etkilerinden
korunabilmesine bağlanmıştır. Araştırmacılar, her şeyin yolunda gittiği bir gelecek hayal etme
gibi yöntemlerin kötümserlere iyi geleceğini belirtmektedir. Farklı çalışmalar için bir araya
getirilmiş 70 bin kadın ile 1500 erkeğin yer aldığı bir çalışmada, kişilerin genel sağlığının yanı
sıra iyimserlik dereceleri incelenmiş, egzersiz ve beslenme alışkanlıklarına, sigara ve alkol
kullanımlarına bakılmıştır. En az iyimser olan gruba kıyasla en fazla iyimser kadın ve
erkeklerin yüzde 11-15 daha uzun ömürlü olduğu ve 85 yaşına kadar yaşama olasılığının çok
daha yüksek olduğu görülmüştür.
Hastalığa ve ölüme neden olan risk faktörleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olsak da sağlıklı
yaşlanmayı sağlayan ve araştırmacıların ‘’pozitif psikolojik faktörler’’ olarak adlandırdığı
etkenler konusunda fazla bir şey bilinmemektedir. Araştırmacılar, iyimserlik seviyesini
artırmanın uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayı mümkün kılabileceğini ifade etmişler ve her
şeyin yolunda gittiği bir gelecek hayal etme veya bilişsel-davranışsal terapi gibi
müdahalelerin iyimserlik seviyesini artırabileceğini ifade etmişlerdir. Araştırmalardan elde
edilen veriler; daha iyimser insanların hedeflere ve bunlara ulaşma inancına sahip olduğunu,
problem çözmede daha etkin olduklarını, stresli durumlarda duygularını düzenleme
konusunda daha iyi olduklarını göstermektedir. Araştırmalar, pozitif düşünmenin yararları
konusunda mevcut verileri desteklemiştir. Araştırmalar, iyimserlerin stresle daha iyi baş
edebildiğini göstermiş ve araştırmacılar, bunun nedeni konusunda negatif olayları kafaya
takmamaktan kaynaklanması gibi bir mekanizma işliyor olabilir diye fikir yürütmüşlerdir.
Bazı araştırmacılar; stres ile kısa telomerler arasında bir bağlantı olduğunu, telomerlerin
kromozomların bir parçası olduğunu ve hücresel yaşlanma, kalp hastalıkları, diyabet ve
kanser riskini belirlediğini ifade etmişlerdir. Bu yüzden, stres bağışıklık sistemini
etkilediğinden, iyimserler enfeksiyonlar ile daha iyi başa çıkmaktadırlar.