İYİ KORKU ÖYKÜSÜ YAZILAMIYOR
Değerli okuyucular! Bu haftaki yazıma geçen gün kaldığımız yerden devam edeceğim. Yani neden iyi korku filmi çekemiyoruz yazamıyoruz meselesine.
TÜRKİYE’DE DRAM VE AŞK KONULARINDA ÇOK İYİ FİLMLER ÇEKİLMEKTEDİR
Türkiye’de bazı türlerde gerçekten iyi hatta dünya çapında iyi filmler çekilmektedir. Bu filmlerin gerek senaryosu ve öyküsü gerekse oyunculuğu ve kamerası-ışığı-resmi birer şaheser olmaktadır. Bu iyi filmlerin bazıları yüksek bütçeli ama bazıları da inanılmaz düşük bütçelidir. Yani yüksek bütçe her zaman iyi film demek değildir. Bu dünyanın diğer ülkelerinde de böyledir. Pek çok bağımsız-düşük bütçeli film vardır ki sinema tarihinde kendi devrimlerini yapmıştır. Bu devrimci düşük bütçeli şaheser filmlerin tek bir ortak noktası vardır: Mükemmel bir öyküyü mükemmel bir senaryo ile filme aktarabilmişler ve bütün finansman-çekim-mekan hatta zaman zorluklarına rağmen iyi bir film çekmişlerdir. Yani iyi bir filmde en önemli noktanın senaryo ve öykü olduğu da bu şekilde ortaya çıkar.
TRANSFORMERS SERİSİNİN SENARYOSU BERBATTIR AMA AŞIRI YÜKSEK BÜTÇESİ SAYESİNDE ÇOK KAZANDIRIR
Tabii aşırı yüksek bütçelerle dandik senaryolu filmler de çekilebilir ve gişede batmayıp iyi de hasılat toplayabilir. Mesela blockbuster kategorisine giren yani aşırı yüksek bütçeli bir film serisi olan Transformers özellikle ikinci filmden itibaren çok sıkıcı, senaryo açısından nal toplayan filmlere çok iyi bir örnektir. Fakat gelin görün ki izleyici bu filmleri çok tutar ve bu tarz filmler çok iyi hasılat-kar eder. Çünkü bu tarz filmler çocuklara yöneliktir ve çocuklar da “Anne baba! Bu filmin senaryosu süpermiş! Hadi gidelim” demez. Bu tarz filmler çok fazla görsel efekt sayesinde çocukları kendisine çeker. Tıpkı sağlıksız ve kilo aldırıcı olmasına rağmen herkesin çok sevdiği hamburger-patates kızartması-kola üçgeni gibidir bu filmler. Dahi yönetmen Steven Spielberg bile yeni konu-hikaye bulmada sıfırı tükettiği için Transformers gibi filmlerde İdari Yapımcı olarak müthiş paralar kazanır. Ama en büyük rakiplerinden biri olan James Cameron’un yaptığını yapamaz: Sinema sanatında yeni bir sayfa açan Avatar gibi bir filmi çekmez. Berbat senaryolu ama efektlere tonla para dökülmüş çocuklara yönelik olduğu için gişe garantisi olan Transformersleri severek yapmaya devam eder bizim dahi çocuk. Yani çoook paranız varsa dandik bir senaryo ile de çook para kazanabilirsiniz. 150 milyon dolarınız varsa denemesi bedava tabii.
ESERLERİ DÜNYA DİLLERİNE ÇEVRİLMİŞ ÇOK YAZARIMIZ VARDIR
Gelelim korku senaryosu meselesine. Neden Türkiye’de iyi korku öyküsü yazılamaz. Cevap: Çünkü altyapımız yoktur! Nasıl yani demeyin! Gerçekten de Türkiye’de korku öyküsü-romanı-senaryosu yazacak bir altyapı yoktur. Yoksa ülkemizden dünya çapında yazarlar, öykücüler ve senaristler çıkmıştır.
Bugün bütün dünyada belki gençler değil ama orta yaşlılar Yaşar Kemal’i bilir. Günümüz Türk yazarları arasında kitapları pek çok yabancı dile çevrilmiş epey yazar da vardır. Bizim aslında kitapları yabancı dillere çevrilecek dünya çapında kaliteli daha çok yazarımız vardır. Fakat dünya daha bunları keşfedememiştir. Bunun sebebi bu yazarların eserlerini Türkçe olarak yazmasıdır. 3 yazı boyunca irdelediğim Türkçe’nin dünya çapında geçerli bir dil olamayışı sorunu ne yazık ki Türkçe’yi çok iyi kullanan ve çok kaliteli öyküleri-konuları olan pek çok yazarımızın da dünya halkları tarafından keşfedilmesini önlemiştir.
Ancak hiç bir önemli Türk yazarı ise bilimkurgu-korku-gizem ve polisiye konusunda bırakın dünya çapında eser vermeyi ülke çapında bile eser verememiştir. Son iki-üç yılda çıkmış bir iki polisiye yazarı hariç. Onların da eserleri hemen diziye veya filme aktarıldığı için -çünkü elde film yapılacak başka eser yoktur- bu yazarlar ancak böylece tanınmıştır. Yani bizde hiç bir zaman bir Sir Arthur Conan Doyle, bir Bram Stroker bir Edgar Allan Poe bir Agatha Christie bir İsaac Asimov çıkmamış çıkamamıştır.
CİNAYET İŞLEYEN KATİL GİDİP TESLİM OLURSA BİZ NASIL POLİSİYE ROMAN YAZABİLİRİZ?
Peki neden Türklerde ünlü bir polisiye- bilimkurgu veya korku yazarı çıkmamıştır? Bu sorunun bir kaç cevabı vardır. Bazıları beylik cevaplardır ama doğrudur. Mesela hiç iyi polisiye yazarı çıkmama sebebi şöyle açıklanır: Kardeşim bizim ülkede doğru dürüst gizemli cinayet işlemiyor ki? Biri öldürülüyorsa ya kan davalısı vurmuştur ya namus meselesidir ya şan olsun diye vurulmuştur. Bizim ülkede katil cinayet işledikten sonra kanlı elleriyle tuttuğu cinayet silahıyla birlikte gider karakola teslim olur. Biz yazarlar bu toplumda nasıl gizemli cinayet romanı yazalım yahu?Valla tamamen doğru bir gerekçedir katılıyorum! Yakınlarım arasında kanun adamları olduğu için iyi bilirim biz de cinayetler şıp diye çözülür. Eğer katil kendiliğinden teslim olmamışsa kolluk kuvveti zaten şüphelendiklerini karakola çeker temiz bir dayak sonrası katil suçunu itiraf eder. Bizim ülkede çözülmesi en zor davalar genelde küçük çocuklara tecavüz ve ardından öldürme davalarıdır. Ve polis veya jandarma iyi bilir ki aslında suçlu ya akrabadan ya komşulardan ya da aynı mahalleden bir sapıktır. Eğer bu tarz cinayetlerin failleri yakalanamamışsa aslında katil cinayetleri çok iyi planladığı için değil ya kolluk kuvvetleri olayı savsakladığı için ya da işin üstü ya nüfuzlu birileri tarafından veya bizzat kurbanın ailesi tarafından örtüldüğü içindir. Sadece son zamanlarda işlenen bazı cinayetlerin faili bulunamadı. Bunların da aslında yabancı bir organ mafyasının işi olduğu veya yurtdışından gelen çok profesonel ekiplerin yaptığı spekülasyonlarını hepimiz duyduk. Tabii faili meçhul ve siyasi cinayetleri olaya dahil etmiyoruz. Çünkü aslında katillerin kim olduğu zaten yetkili makamlarca bilinmekte veya tahmin edilmektedir. Bu tür cinayetler çoğu zaman polisiye öykülerin konusu dışındadır. Bu tür davalar belki casusluk romanlarına konu olabilir. Ama hiç bir Türk yazar da bu tür siyasi bir cinayeti oturup yazmaya cesaret edemez. Yani siyasi cinayetler Türkiye’deki edebiyat için tamamen konu dışıdır. Siyaset yazan gazeteciler ise bu tür olayların üstüne gider ve ilginç kitap ve haberler ortaya çıkar.
HÜSEYİN ÖZGÜR ARSLAN
Senarist