Bazen öyle bilgiler bilir, öyle deneyimler ediniriz ki onları kullanmaktan sakınırız. Onları kullanabileceğimiz zamanı bekleriz. Zamanın gelmesini bekleriz. Hayatın bir andan ibaret olduğunu öyle ya da böyle anladığımızda o güçleri kullanmak için bu sefer o gereken ortamı biz oluşturmaya ve bir an önce zamanı kendimiz getirmek isteriz.
Türkiye.. Bu zamana bildiğin her türlü bilgi, deneyim, güç için zaman geldi. Ne yapacaksan, artık yapma zamanın geldi. Yüreklerinizdeki koru çok iyi biliyorum. Bu korun hayata dokunma zamanı geldi.
Depremde yaşanılanları bizler geçmişte de yaşadık. Aradan geçen 2 haftadan sonra çadır kentler ve büyük bir göç dalgası kaldı elimizde. Türkiye iş gücünün %10’unu barındıran bir bölge çok büyük bir darbe aldı. Bırakın bu devasa rakamı, Türkiye’de bir bakkalın kapanması bile yüzlerce insanı etkilerken, tüm Türkiye şu an çok büyük konfüzyon içerisinde.
Kendimce yapılacakları sıralamak istiyorum. Tabi konunun uzmanı değilim, ama benim de fikirlerim var.
Herkesin öğrenmesi gerektiği gibi deprem bölgesindeki insanlarımızın da “nitelikli tarım” konusunda eğitilmesi gerekiyor. Bu konuda #ziraatmühendisleri ne büyük görev düşüyor. Deprem bölgesinde mağduriyet yaşayan ulaşabildiğiniz herkese tarımı öğretmeliyiz. Toprağı ve onun bize verdiklerini yeniden keşfetmeliyiz. Yaz geliyor, bitki yetiştirme konusunda bir çok şey öğrenilebilir.
Deprem bölgesindeki tüm ama tüm gençlere “yazılım” mutlaka öğretilmeli. Bu konuda gereken her türlü desteği, alt yapıyı (güçlü internet, bilgisayarlar) ülkemiz sağlamalı. Garip gelecek size ama çadırkenlerdeki insanlara “yazılım, kod” öğretim kursları düzenlenebilir. Oradaki insanların yemek, barınma, hijyen problemlerinin ötesinde çok güçlü bir şekilde “kaliteli eğitime” ihtiyacı var. Oradaki insanları geleceğe hazırlamalıyız. Bunun için de seferber olmalıyız. #Yazılım gelecekte tutunabilecekleri en güçlü dallardan biri. Yerinde öğrenilebilir. Öğretmeliyiz. Deprem bölgesi Türkiye’nin en güçlü yazılım cenneti olabilir. Eğer biz istersek ve desteklersek olabilir. İnternet, bir “yaşam hakkıdır”. Bu yaşam hakkını oraya en hızlı şekilde sağlamalıyız.
O bölge tıpkı Antalya gibi “modern tarımın yapıldığı” bir bölge olabilir. Seracılık ile 12 ay güçlü bir tarım yapılabilir. Devasa şehirlerin içerisinde tarım yapmaktansa, bu bölgenin tamamı güçlü bir seracılık merkezi olabilir. Bir hayal edin.. Türkiye o bölgenin seracılık faaliyetleri ile 1000 defa doyar. Bu konuda kolları sıvamalıyız. Çadır kentler ve seralar.. Olmayacak iş değil. Çalışmak ruhun gıdası. Yaralar ancak bu ülkeye bir şey katmaya çalışarak, ancak ve ancak çalışarak, yetenek kazanarak sarılabilir. Yardım paralarıyla konunun uzmanları tarafından oralara “sera kentler” kurulabilir. Hem oradaki insanlara da çok büyük gıda katkısı sağlanabilir. Yetiştirilen ürünler için “paketleme evleri” yapılabilir ve yetiştirilen her ürünün üzerine ayrıcalıklı bir ibare konulursa satış sonsuz olur!