Kim istemez ki sıcak ve sevgi dolu bir yuvası olsun. Ocakta kaynayan bir tencere ve o tencereden tüm eve yayılan yemeğin mis gibi kokusu… Kimi eve gelirken eşi ve çocukları tarafından karşılanır,
kimi ise anası ve babası tarafından… Hepsi de birer umut dolu kalplerle bir eve sahip olmuştur. Kimisi dişinden tırnağından kazanıp biriktirdiği para ile, kimisi bankalardan borçlanarak, kimisi ise ailesinden kalan miras ile bir eve sahip olmuştur. Yuva ‘ya ilk olarak evlilikten giriş yapalım isterseniz… Bir yuvanın en temel başlangıdır ‘evlilik’. O temel ne kadar dayanıklı olursa, o kadar da sağlamlığı devam eder; çünkü o zaman onu ne bir sarsıntı, ne bir kasırga, ne de başka felaketler yıkabilir. İnsanlar, insanlara güven verebilir bu konuda. Bir insan aslında evlendikten sonra aradan geçen süreden sonra eşinin gerçekten de güvenilir olup olmadığını anlayabilir. Bunu anlaması zor değil; dürüst insanın sözleriyle, bakışları ve davranışları paralel gider. Bir çember düşünün. O çember hep aynı çizgide döner durur, asla şaşmaz yolundan. İşte insanoğlu da böyledir. Bir insan her ne kadar kendisini övüp; ”Ben çok iyi bir insanım”, ”Benden kimseye zarar gelmez” gibi cümleler sarf ediyorsa bilin ki o insana güven olmaz; çünkü hiçbir iyi insan, kendisini karşısındakine sözleriyle ispat etmek için uğraşmaz. Ama kötü insanlar… Peki ya kötü insanlar? Onlar aslında kendilerini hem sözleriyle, hem davranışlarıyla, hem de bakışlarıyla belli ederler; çünkü kötü insan kötüdür, net olandır. Kötü insanın davranışlarında şüphe aranmaz. Keşke evlerin de dili olsa… Oysaki evlerin de temeli toprak değil midir? Toprak bile topraktan ayrıldı. Yeryüzü yarıldı, umutlar da yarıldı. Evlerin içi de dışı da bir kostüm gibidir. İçi yazlık kostüm, dışı ise kışlık kostüm gibidir. Küçücük canlar bile toprak oldu. Analar-babalar evlatsız; evlatlar anasız-babasız kaldı. Yetim kalan minik bedenler… Güzel ülkemin güzel insanları birlik – beraberlik içerisinde el ele o güven çemberini oluşturup yıkılan, kırılan umutları onarıp yeniden o umutları yeşertip canlandırmak için seferber oldular. En son aldığı yaşlılık maaşından tutun, biriktirdiği Hac parasını bağış yapanlara kadar şahit oldu bu dünya. Tüm dünya elini uzattı bizlere. Asla yorulmadılar ve asla pes etmediler. Her kurtarılan bir can; yeni bir umut, yeni bir nefes oldu bizlere. Allah’ın sessiz kulları (köpekler) bile nice ‘imdatlara yetiştiler. Her can, bir cana can olabildi. Vefat edenlere Allah rahmet eylesin; geride kalanlara Allah sabır versin, şifa versin. Rabbimiz bir daha başka acılar göstermesin…
Amin.