Adile öğretmen, pencerenin önünde sessizce oturuyordu. Huzurevinin bahçesinde bayram telaşı vardı. Görevliler kurabiye tabaklarını taşırken, bazı yaşlılar gelen ziyaretçileriyle sarmaş dolaş oluyordu. Fakat Adile öğretmenin odasına ne bir zil çaldı, ne de bir ayak sesi yaklaştı.
Yıllarca onlarca çocuğa okuma yazma öğretmişti. Sınıfta her öğrenciye annesi gibi davranmış, kendi evlatlarına ise bir öğretmen gibi mesafeli olmuştu belki de… Şimdi ise üç çocuğu vardı ama hiçbiri onu hatırlamamıştı. Ne bir telefon, ne bir çiçek, ne bir “Anne, bayramın kutlu olsun” mesajı…
Gözleri doldu. İçinde bir sızı büyüyordu. Elini kalbinin üstüne koydu, derin bir nefes aldı. Sessizliğini bozan tek şey kapının tıklaması oldu. Kapı hafifçe aralandı, başını içeri uzatan Mukaddes Hanım gülümsedi.
“Adile, biraz yürüyüşe ne dersin? Hava güzel.”
Adile öğretmen zoraki bir tebessümle ayağa kalktı. Mukaddes Hanım onun en eski dostuydu. Aynı okulda birlikte çalışmışlardı. Emeklilikten sonra bile bağlarını hiç koparmamışlardı. Birlikte aynı huzurevini seçmişlerdi, yalnızlığı paylaşmak belki daha kolay olur diye…
Bahçeye çıktıklarında, köşedeki çardağın altına yöneldiler. Fakat orada onları bir masa karşıladı. Üstünde şık bir masa örtüsü, eski fotoğraflar, el yapımı çörekler, çay takımı… Ve üç zarif zarf…
Adile öğretmen şaşkınlıkla Mukaddes Hanım’a döndü.
“Bunlar ne?”
Mukaddes hafifçe Adile’nin elini tuttu.
“Bayram yalnız geçirilmez, Adile. Sen bir öğretmensin. Nice çocuğun kalbinde annesin. Ama senin evlatların seni unuttuysa bile, ben unutmadım. Bu mektuplar da unutmayanlardan…”
Adile mektupları açtı. İlk mektup yıllar önce okuttuğu bir öğrencisindendi:
“Adile Öğretmenim, okumayı bana siz öğrettiniz. Hayatımda kurduğum her cümlede iziniz var. Bayramınız kutlu olsun…”
Diğer iki mektup da benzerdi. Sevgi dolu, minnettarlık dolu…
Adile’nin gözlerinden yaşlar süzüldü. Fakat bu sefer hüzünden değil, sevinçten…
Mukaddes Hanım onun omzuna hafifçe dokundu.
“Gerçek aile kan bağıyla olmaz bazen. Kalpten kalbe kurulur. Bu bayramda yalnız değilsin. Ben buradayım. Hatırlayanların da.”
O gün, çaylar içildi, anılar anlatıldı. Gülüşler bahçeye yayıldı.
Adile öğretmen o gece dualar ederken şunu düşündü:
Evlatların unutsa da, hayat seni hatırlatacak birini mutlaka karşına çıkarıyor.
Bayram bazen bir zarfın içinde, bazen bir dostun kalbinde saklı…
Ve bazen en güzel sürpriz, hiç beklemediğin anda gelen bir “Seni unutmadık” cümlesi…