Bayramın üzerinden birkaç gün geçmişti. Adile öğretmen hâlâ Mukaddes Hanım’ın yaptığı o içten sürprizin etkisindeydi. Her gün mektupları tekrar tekrar okuyor, satırlarda kendine dair izleri buluyordu. Mukaddes’in “yalnız değilsin” dediği an, kalbinin içindeki boşluğa ışık olmuştu.
Fakat Adile’nin içinde bir his kıpır kıpırdı. “Mukaddes gibi zarif bir kadına ben ne verebilirim ki?” diye düşündü. Maddi bir şey değildi mesele. O da kalbe dokunan bir şey yapmak istiyordu.
Gece boyunca uykusu kaçtı. Sonra bir fikir doğdu.
Yıllar önce okulda birlikte görev yaptıkları dönemde Mukaddes’in çok sevdiği bir şarkıyı hatırladı: “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun.”
O şarkıyı her dinlediğinde gözleri dalar, gençliğine giderdi.
Adile hemen planı yapmaya başladı.
Ertesi gün huzurevinin müzik odasına gizlice girdi. Eski defterlerinden bulduğu notları karıştırdı. Eski öğrencilerinden biri konservatuvara gitmişti, hâlâ mektuplaştıkları Ali vardı. Ona bir mektup yazdı:
“Ali, senden bir ricam var. Bu bayramda ben büyük bir iyilik gördüm. Karşılığını ancak bir şarkıyla verebilirim. Gelebilir misin?”
Ali hemen yanıt verdi: “Öğretmenim, siz yeter ki isteyin.”
Bir hafta sonra, huzurevinin salonu küçük bir konser alanına dönüştü. Tüm sakinler, görevli hemşireler, hatta huzurevi müdürü bile yerini aldı. Mukaddes Hanım da salona çağrıldı, ama ne olduğunu anlamamıştı.
Işıklar hafifçe loşlaştı.
Mikrofona Adile öğretmen çıktı.
“Bugün burada bir teşekkür konuşması yapmayacağım. Çünkü bazı duygular sadece söylenmez, yaşatılır. Bu şarkı, kalbimin en derin yerinden, en vefalı dostuma…”
Ali sahneye çıktı, piyano eşliğinde o tanıdık şarkıyı söylemeye başladı.
“Ah bu şarkıların gözü kör olsun…”
Mukaddes Hanım’ın gözleri doldu. Ellerini kalbine götürdü.
Şarkının her notasında, anılara, gençliğe ve dostluğa gitti.
Salonda çıt çıkmıyordu. Yalnızca müzik ve gözyaşları vardı.
Şarkı bittiğinde Adile, Mukaddes’in yanına geldi.
“Elimde çiçek yok, kutu yok. Ama kalbimi sana açtım bu şarkıyla. Sen bana bayramı geri verdin. Ben de sana gençliğini…”
Mukaddes sarıldı ona, sımsıkı…
“O anı yeniden yaşattın bana. Hayatta böyle şeyler bir kez olur, Adile. Sen benim kalbimin bayramısın…”
O gün, huzurevi duvarlarının içinde sadece müzik çalmadı.
Yılların içinden süzülen bir dostluk, yeniden can buldu.
Ve iki kadın, bir bayramın ardından birbirlerine verdikleri en kıymetli armağanla bir ömür boyu unutulmayacak bir anıya daha imza attılar.