Birileri dünyada rakibini alt etme ve geçme, arzu ve heveslerini tatmin, aç gözlülük, doymak bilmez iştiha ve kazanma hırsı ile yanıp tutuşurken, bu dünyada misafir olduğunu unutmayan, Fatiha sûresini okuyup da “bizi sırat-ı müstakime ilet” diye dua edenlerden dosdoğru ve sırat-ı müstakim üzere ve adaleti gözeterek yaşayanlar, sırat köprüsünü sağlamlaştırmaya gayret ederler..
Onlar kalabalıkta da yalnız olduklarında da huzurda olduklarını unutmazlar…Gül ile lâle ile haşır neşirdirler, bağçelerindeki ayrık otu ve dikenleri ayıklarlar.
Onların içi dışı gül bağçesidir, gül bağçesi…onlar dünya hayatında Ümmi Sinan’ın dediği gibi;
“Gül alırlar, gül satarlar,
Gülden terazi tutarlar,
Gülü gül ile tartarlar,
Çarşı pazarı güldür gül.”
Dünyanın ahiretin tarlası olduğunu unutmazlar…Ve burda ekilenlerin orda hasat edildiğini bilirler ki, ya lale ve güldür yahut çalı ve dikendir hasılât …
Güzel ahlâk gül, kötü ahlâk gübre mesabesindedir, varın sahiplerini siz hesab edin…
Ve ne kadar boya cilâ sürülse de, içten çürüme varsa, çürüğünü pasını bir gün mutlaka kusar…
Güzel ahlâk sahipleri gül suyu serpilmiş yollarda iz açarlar, kötü ahlâklılar ise ardında kapkara bir is bırakırlar.
Şu üç günlük dünyada güzel ahlâklı insanın gittiği yolda yürümeli, açtığı iz takip edilmeli, is bırakanlardan ise her yerde ırak olmalıdır…
Velhâsıl:
“İnsanlığa iz açanlardan olalım, ardımızda is bırakanlardan değil”
Vesselâm…