Ana Sayfa Hüseyin Özgür Arslan, Köşe Yazıları 6 Temmuz 2023 199 Görüntüleme

Türkçe Neden Bilgisayar Proglamlama Dili Olamadı?

ALTAY DİL GRUBUNUN ÜYELERİ: TÜRKÇE- MOĞOLCA -TUNGUZCA VE JAPONCA İLE KORECE

Altay Dil Ailesi’nin üyeleri ise Türkçe ve Moğolca ile Tunguzca ve Mançuca’dır. Mançuca, Çin’in doğusundaki Mançurya ülkesinde konuşulan bir dildir. Kubilay Han ve torunlarının hüküm sürdüğü Çin’deki Moğol hanedanı bir başka yarı göçebe ve çok iyi atlı okçu olan Mançular tarafından yıkılmıştır. Steven Spielberg’in muhteşem filmi Son İmparator’da izlediğimiz Mao’nun komünist devriminden önceki son Çin İmparatoru da bir Mançu idi. Tabii iyice Çinlileşmişti ama yine de saray muhafızları ve bazı bürokratlar Mançurya’daki köylerden seçilirdi. Bazı bilim adamları Tunguzca ve Mançuca’nın veya sadece Tunguzca’nın Altay değil de Ural ailesinden olduğunu savunmaktadır. Bazıları Mançurca’nın Tunguzca’nın bir kolu olduğunu ya da Tunguzca-Mançuca Dil Grubu denmesi gerektiğini hatta bu grubun Altayca yani Türkçe ve Moğolca yerine Korece ve Japonca ile ilişkili olması gerektiğini söylemektedir.

Kısaca bilim adamlarının kafa karışıklığı devam etmekte ve her halükârda Japonca, Korece, Mançuca, Tunguzca hatta Fince ve Macarca ne kadar kabul etmeseler de bir şekilde bizimle aynı dil ailesine dahil oluyor. Tıpkı bütün yolların Roma’ya çıkması gibi.  Tabii bu ülkelerin neredeyse hepsinin Batılılarca işgal altında olması da eski teorinin çürütülmesine yol açıyor. Bugün Japonya halen ABD işgali altındadır. Japonya’nın ordusu yoktur sadece Öz Savunma Kuvveti denilen bizdeki jandarma gibi kısıtlı bir ordusu vardır. Ülkede pek çok büyük ABD askeri üssü vardır. Keza Kore de öyledir. Kore Savaşı sonrası ülkeye yerleşen ABD ordusu asla ayrılmamıştır. Kore’de ABD üslerinin kurulmasından sonra Hristiyanlığın en önemli din haline gelmesi manidardır. Mançurya zaten asırlardır Çin işgalindedir. Orta Asya-Altay-Ural-Sibirya bölgesindeki Türk ve Tunguz halkları ile Karelya hala Rus egemenliğindedir. 20 yıl öncesine kadar Estonya bağımsız değildi ve Macaristan bir Doğu Bloku ülkesi idi. Finlandiya ise asırlar boyu Rus işgali altında yaşamış, 2. Dünya Savaşı sonrası kurtulmuş olsa da 1980’lere kadar ülke neredeyse yarı Sosyalist bir biçimde yönetiliyordu. Kısaca Hint Avrupa Dili konuşan bilim adamlarının bu dillerin birbiriyle akraba olmadığını iddia etmeleri de normaldir. Ne büyük bir Türk dilcisi ne de bu ülkelerin kendine ait dünya çapında bir lingustik uzmanı vardır. Ural-Altay Dil Ailesi’nin üyelerinin dilleri hakkında teori ileri sürenler hep Hint Avrupa Dil Ailesi’nin üyeleri olmuştur.

Son olarak günümdeki bazı araştırmalar göstermiştir ki Korece ve Japonca Ural Altay Ailesi’nin üyeleridir. Fakat kimi bunların Altay kimi Ural üyesi olduğunu söylemektedir. Bir başka kısım bilim adamı ise Japoncanın İzole Dil Ailesinden olduğunu kabul etmektedir. Şu bir gerçektir ki bir Türk Japonca bir kelimeyi daha ilk duyuşta telaffuz edebilir. Japonca ve Korece öğrenmek ve konuşmak biz Türkler için kolaydır. Tek sorun bu dillerin çok zor bir alfabe olan Çin alfabesini kullanmalarıdır. Yine Ural -Altay dil ailesinin bir şanssızlığı: Bu diller de bir başka büyük dil olan Çincenin alfabesini kullanmakta ve kendi dillerine uygun milli bir alfabeden yoksun oldukları için Koreli ve Japon çocuklar okulda çok zorlanmaktadır. Japon ve Koreli öğrencilerin ortak dertleri çok ağır ders yüküdür. Bu ders yükünün temeli ise aslında kendi dillerine uygun olmayan bir alfabeyi öğrenmek için fazladan çok çaba sarf etmeleridir.

Bir başka teori ise şudur Altay dil ailesi iki gruptur Mikro ve Makro. Mikro Altayca’da yaşayan 66 dil vardır (belki bazıları lehçedir ama bu lehçeler bile birbirini zor anladığı için ayrı dil kabul edilebilir) ve bunlar Türkçe, Moğolca ve Tunguzca dilleridir. Makrocular ise Japonca ve Korece’yi de Altay’ın içine dahil ederek toplamda 74 canlı dil var kabul ederler. Bu ek dillere Ryukyuan denilen ve Japonya işgalinde olan bir başka dil grubunun da dahil olduğunu savunurlar. Bu grup Japonya’dan Tayvan’a uzanan 5 adada konuşulan izole Japoncadır. Bu adaların halkları 3 bin yıl önce Japonya’dan buraya göçmüş ve 18.yy’a kadar Japonya ile iletişimleri olmadığından dilleri aşırı derecede farklılaşmıştır. Japon İmparatorluğu 1879’da Ryukyu Krallığına son verene kadar da Japonya’dan bağımsız yaşamışlardır. Çin alfabesiyle kendi dillerinde yazıp konuşan bu adalı halklar da Makrocular tarafından Altay Dil Grubuna dahil edilmektedir. Böylece Türk-Moğol’dan oluşan Mikro Altay, Japonca ve Korece dahil Makro Altay ve Fince ve Macarca dahil Ural Altay Ailesine giden bir yol vardır. Eh bu kafa karışıklığında bazı Türkologların da Amerika kıtasındaki en azından bazı Kızılderili kabilelerinin Ural-Altay Dil Ailesi içinde olduğunu iddia etmesi de normal kaçabilir.

Latin alfabesiyle yazılan veya sadece konuşulan bir Korece veya Japonca kelimeyi bir Türk o kadar rahat söyleyebilir ki siz bile şaşırırsınız. Yukarıda da bahsetmiştim ABD- Los Angeles’de yaşadığım yıllarda, ilk bir kaç ay boyunca evim Kore Mahallesindeydi ve Korelilerin konuşmalarını çok rahat taklit edebilmekteydim. Kore savaş dizilerindeki konuşmaları da rahatça söyleyebilirim. Japonca daha da kolaydır. Ben Japon sınıf arkadaşlarıma Japonca bir şeyler anlatın derdim sonra onları söylerdim. Sınıftaki Avrupalılar buna çok şaşırırdı. Çünkü onlar bir kelime bile Japonca söyleyemezlerdi. Fakat ne Koreliler ne de Japonlar Türkçe kelimeleri kolay telaffuz edemezdi. Çünkü bizim kelimelerimiz onlar için çok uzundur. Yapacakmısın kelimesi ünlü uyumuna uysa bile bir Japon için çok uzundur. Çünkü bu diller  Yap, Yapa, Cak gibi kısa kelimlerle konuşmaktadır.

URAL-ALTAY DİL AİLESİNİN ÜYELERİ TARİH BOYUNCA HEP 2. BİR DİL ÖĞRENMEK ZORUNDA KALMIŞTIR

İşte bu yüzden Ural Altay Dil Ailesinin bütün üyeleri kendilerini bir yabancı dil öğrenmek zorunda hissetmekteler. En çok da İngilizce tercih edilmekte. Fakat daha eskiden Osmanlı zamanında Türkler Fransızca ve daha da eskiden Arapça ve Farsça öğrenmekte, Japon ve Koreliler Çince konuşmaya çalışmakta, Macar ve Finler Latince’yi kullanmaktaydı. Türkler Arap Alfabesi, Japon ve Koreliler Çin Alfabesi, Macar ve Finler Latin Alfabesi ile yazmaktaydı. Osmanlı’nın ilk devirleri ve Selçuklular Lingua Franca olarak Rumca (Romaca- Bizans Yunancası) kullanmakta, Balkanlardaki Türkler Sırpça yani Slavca bilmekte, Kırım Tatar Hanlığı ve Kazan Tatarları Rusça kullanmaktaydı. Yani tarih boyunca mecburen hep ikinci bir dil öğrenmek zorunda kaldık.

TÜRKÇE’NİN MATEMATİKSELLİĞİ VE BİLGİSAYAR PROGRAMLAMA DİLİ OLMASI FİKRİ

2000’lerin başında bazı bilgisayar programcıları dünyada bilgisayar programlamaya en uygun dilin Türkçe olduğunu açıkladılar. Türkçe çok matematiksel bir dildi ve program kodları gibi kök bir kelimeye bir çok ek alarak kelimenin anlamını tamamen değiştiribiliyor hatta cümle bile kuruyor olması çok beğenilmişti. O sıralar PC World bilgisayar dergisinde çalıştığım için ben de çok heyecanlanmıştım. Fakat Türkiye’de hiç kimse bu konuya eğilmedi. Hiç kimse Türkçeyi temel alarak bir bilgisayar programlama dili geliştirmedi. Pascal, C, Basic, Java gibi bütün programlama dilleri İngilizce’dir. 150’nin üzerinde programlama dili vardır ve hiç biri Türkçe değildir. Halbuki az da olsa İspanyolca programlama dili de geliştirilmiş ve kullanımdadır.

İlk bilgisayar proglamlama dilleri 1940’larda ve 50’lerde ilk çıktığında İngilizce değil 1-0 dili  denilen matematiksel bir dildi. Elektrik var- yok şeklindeydi. Ancak 60’lardan itibaren ABD’li bazı uzmanlar ki bunlar DARPA için çalışıyordu yani askerdiler ve doğal olarak Amerikan milliyetçileriydiler, Cobol (C) dili geliştirilirken bundan sonraki program dillerinin İngilizce olmasına karar verdiler. Böylece bilgisayar programlama dilinde İngilizce hâkim dil oldu. Fakat İngilizce yapısı itibariyle programlamada bazen çok ciddi sıkıntılar yaratıyordu. Bazı programcılar İngilizce dışında başka dil kullanılarak bu sorunun çözüleceğini iddia ettiler. Bilim adamlarının bulduğu en matematiksel (bilgisayar programlamaya yakın, algoritmaya hizmet eden) dil olarak bu sırada Türkçe dikkat çekti.

Bilgisayar programlamak için en mükemmel dil Türkçe olduğu halde son 20 yıldır hiçbir Türk yazılımcı da çıkıp Türkçe bir program dili üretemedi. Bunun da suçu- günahı bize ait olmalı. Hiç kimse suçluyu başka yerde aramaya kalkmasın.

Yorumlar

Tema Tasarım | Osgaka.com