Seven, hem de gerçekten seven, yalandan sever mi üstadım, aldatır mı sevdiğini? Sorarım size…
Oysa hepimizin de bildiği gibi her kalp yarım olarak yaratılmıştır. Çocukluğumuzdan beri
çizdiğimiz kalp, aslında iki kalbin birbiriyle bütünleşmesiymiş meğer. Bunu büyüdükçe ve zamanla
daha iyi anladık; önce bir insanda yer alan kalbin gerçek şeklini, sonra da çocukluğumuzdan beri
her yere çizdiğimiz o sembol olan kalbin anlamını çok geç öğrendik. Oysa çizdiğimiz kalbin her iki
yanına ok çıkarırdık ve bir okun ucuna kendi baş harfimizi, diğer okun ucuna da sevdiğimiz birinin
baş harfini yazardık. Platonik de olsa, tertemiz ve masum bir sevgiydi bu hissettiğimiz. Bir insan,
sevdiğine hiç dokunmadan da onu sevebiliyormuş oysaki.
Günümüzde ne yazık ki eşler ve sevgililer arasında da birbirlerini aldatma durumları bir hayli
yaygınlaşmıştır. Oysa bir insanı kandırmak, zekice bir durum değil de aptalca bir durum olsa gerek.
İnsanoğlu aslında sadece kendisini aldatan bir varlıktan ibarettir. Çünkü gizli saklı sanıyor
kendisini. Kul görmese de Allah görüyor. Çocuk sahibi olan bazı insanlar bile eşlerini aldatıyor.
Oysa hastalıkta ve sağlıkta beraber olmak için nikahta yemin edilmiyor muydu? Öyle bir devirdeyiz
ki bırakın hastalıkta yan yana olunmasını, artık sağlıkta bile bazı çiftler yan yana gelemez olmuşlar.
Bir de şöyle bir durum var ki; kadınlar o kadar profesyonel ki yakalanma riskleri çok az fakat
erkeklerde aynı durum söz konusu değil gibi. Nice kadınlar, kocalarını başka kadınlarla yazışırken
veya onlarla yan yana olurken yakalıyorlar. Yakalanmama konusunda profesyonel oldukları gibi,
eşleri tarafından aldatıldıklarında da onları yakalama konusunda profesyoneller. Elbette ki zeki ve
kurnaz kadınlar için bu örnekleri verdim. Oysa hem zeki olup hem de eşine karşı sadık olan nice
kadınlarımız da var. İşte onlar, eli öpülesi güzel kadınlar.
İnsanlar artık bu zamanda evlilikten korkar olmuşlar. Karşı taraf ya aldatırsa korkusuna
kapılıyorlar. Bu korkuya kapılmalarına yersiz demek neredeyse imkansız; çünkü kendileri bu tarz
olaylara bizzat şahit oluyorlar. Evli kadınlar, bekar erkeklere ya da başka evli erkeklere karşı ilgi
beslerken; evli erkekler de aynı şekilde bekar kızlara ya da evli başka kadınlara ilgi gösterir
olmuşlar. Neden peki? Nedir bu göz ve gönül açlığı ! Bunun adına ”midesizlik” desek, pek de yanlış
tabir etmiş sayılmayız diye tahmin ediyorum, tabiri caizse. Belki de büyüklerimizin, bekarlar
hakkında ”Hayırlısı olsun” cümlesi buna tekabül de ediyor olabilir miydi? ”Hayırlısı” ne de güzel bir
kelime. Tüm olumlu olan her düşünceye yakışan en yüce kelimelerden diyebiliriz bunun için.
Her insan sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyar. Çünkü insan gerçekten sevince aldatmaz,
sevilince de aldatmaz. Ne de olsa insan birini sevince bir başkasını zaten gözü görmez.
Demek ki neymiş? Sevgi, sadakatin temeli imiş. İnsan gerçekten sevince sevdiğine kıyamaz
üstadım! Çiftlerin evlenmeden önce bir son kez şu soruyu kendilerine sormaları lazım: ”Ben O’u
gerçekten seviyor muyum
Yarım Kalmış Hikayeler
Yorumlar
Benzer Haberler
-
BAŞARILI OLMANIN YOLU
-
Tükettiğimiz Gıdalar ve Davranışlarımız Arasındaki Gizli Bağlantı
-
FENOMEN ÖĞRETMENLER VE MEMURLAR
-
Kalabalıkta Bile Yalnız
-
Post mu dost mu?
-
Çürük üzüm habbesi…
-
KAYBETTİK
-
KANDIRMA SANATI
-
ERZURUMLU NAFİZ KOTAN KİMDİR?
-
Kaht-ı rical, kıtlık mes’elesi…
-
HANGİ ACI UNUTULUR?
-
Toplumsal Değerler