Öyle bir duruma gelmişiz ki saygıdan, sevgiden ve hoşgörüden yoksun bir hiçliğin ortasında
gibiyiz. Hani ”paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktur” derler ya, işte o para; sevgiyi, saygıyı ve
hoşgörüyü bile satın almış duruma gelmiş. Daha doğrusu bu masum duyguları, insanlar kendi elleri
ile paraya değişir olmuşlar. Yazık ki ne yazık!
Çevremden de gördüğüm birtakım örneklerden de yola çıkacak olursam, kimi kızlar özel
günlerin dışında bile hediyeler, çiçekler isterler. Mutluluğu her daim sürprizlerde ararlar. En doğru
karakterli kız, küçücük bir çikolataya bile mutlu olan kızdır. Oysa şu da bir gerçek ki en güzel
sürpriz, insanın kendi sevdiğini yakından görmesi değil midir? O’na bakmak, O’nu hissetmek, elini
tutmak ve başını O’nun omuzuna yaslayarak kendini güvende bilmek… İşte bunlardan daha özel ve
güzel sürpriz ne olabilir ki? Kimi kızlar aile baskısı ve aile korkusu yüzünden sevdiği insanı
görmeye gidemiyor, Onunla buluşup vakit geçiremiyor. Ne büyük bir acı ve keder… Nice
ebeveynler yüzünden nice sevdalar böylece başlamadan solup gitti. Ayıptır, namahremdir, günahtır
diye diye nice evlatlar ya sevdaları uğruna kendi canlarına kıydılar, ya yemekten içmekten kesilip
yavaş yavaş hastalanarak öldüler ya da görücü usulüne göre sevmedikleri kişiler ile zorla
evlenmeye mahkum edildiler. Nice nesiller işte böyle tüketilmeye yüz tutuldular. Tükenmediler,
tüketildiler…
Allah korkusu olan her kul, ayıbı da günahı da en az sevap kadar iyi bilir. Kendini bilen, kendini
iyi yetiştiren her birey, hatanın veya yanlışın ne olduğunu iyi bilir ve kendini bunlardan nasıl
koruması gerektiğinin de farkındadır. Dolayısıyla biri ile vakit geçirmeden önce O’na karşı güven
şartı her zaman gerekli. İnsan birine güvendikten sonra O’na kalbini açar ve sevgisini verir.
Erkeklere şöyle bir tavsiyem olacak; Sevdiğiniz kızları en başta karakteriniz ile mutlu edin,
çünkü karakter hiçbir zaman bitmez, ama para biter. Siz ‘seviyorum’ dediğiniz bir kıza gereğinden
fazla abartılı olarak ona maddi yönden birçok olanak sağlıyorsanız, gün gelir zamanla sizden hep
daha fazlasını istemek için gereksiz beklentilere kapılır ve bir müddet sonra sizi değil, paranızı
sevmeye başlar. Her şey dozunda güzeldir. Sizin yanınızdayken memnun mu, varlığınız O’nu mutlu
ediyor mu? İşte bu soruların cevabını aramak gerekir.
Kızlara, yani hemcinslerime de şöyle bir tavsiyem olacak; tabiri caizse flört edin, flörtten kastım
toplum tarafından ayıp olarak bilinen ve kınanan eylemleri uygulamak değil de Onunla konuşun,
O’nu tanıyın, neyi sever – neyi sevmez? Nasıl bir karaktere sahip falan? Mesela sizi hak eden biri
mi? Önce bu soruların cevaplarını aramak gerekir. Bir de ben erkekleri süte benzetirim. Süt’ün rengi
hepimizin de bildiği gibi beyazdır. Dolayısıyla sütün tazesi de çürüğü de beyaz renktedir ve bizler o
sütü kaynatmadan onun taze mi, yoksa çürük mü olduğunu kestirmemiz imkansız. Sütü kaynatmak
nasıl ki zaman alır da sütün gerçek özelliğini ortaya çıkarır ya, işte erkekler de böyledir. Onları iyice
anlayıp çözmek için hiç şüphesiz ‘zaman’ gibi değerli bir kavrama hayatınızda mutlaka yer vermeniz
gerekir.
Herkes sevgiyi karşısındakine veremez, herkes de sevgiyi hak etmez. Emin olmadan,
güvenmeden birine adım atılamayacağını bilmek gerekir. Kimi insanlar armağan, kimileri imtihan
olarak hayatımıza girerler. Bazen elimizde olmadan kendimizce armağan sandığımız insanlar bir
bakmışız ki imtihanımız olmaya başlamışlar. İşte o yüzden birini hayatımıza alırken en az iki kez
düşünmeliyiz.
Unutmamak gerekir ki Sevgi, Saygı ve Hoşgörü; paranın bile satın alamayacağı yüksek
kalitedeki soyut değerlerdir. Bizler bu soyut değerleri, karakterlerimizle ve davranışlarımızla
somutlaştırabiliriz.
Sevgi, Saygı ve Hoşgörü ile kalın…
Para’nın Asla Satın Alamayacakları
Yorumlar
Benzer Haberler
-
BAŞARILI OLMANIN YOLU
-
Tükettiğimiz Gıdalar ve Davranışlarımız Arasındaki Gizli Bağlantı
-
FENOMEN ÖĞRETMENLER VE MEMURLAR
-
Kalabalıkta Bile Yalnız
-
Post mu dost mu?
-
Çürük üzüm habbesi…
-
KAYBETTİK
-
KANDIRMA SANATI
-
ERZURUMLU NAFİZ KOTAN KİMDİR?
-
Kaht-ı rical, kıtlık mes’elesi…
-
HANGİ ACI UNUTULUR?
-
Toplumsal Değerler