Ortalama ömrün cinsiyete bağlı olarak değişmesi tüm canlı türlerinde gözlemlenen bir durumdur. Erkekler cinsiyetlerinden dolayı, doğdukları andan itibaren nüfusun yarısına kıyasla daha erken ölmektedir. Erkekler, kadınlardan ortalama üç yıl daha az yaşamaktadırlar. Peki, erkekler neden kadınlardan daha az yaşar? Bu cinsiyetin üzerindeki bu durumu tersine çevirmek mümkün müdür? Bu ayrım uzun zamandır bilinmekte, ancak şimdilerde bu sorunun yanıtını bulma yönünde adımlar atılmaktadır. Bu konudaki ilk kanılardan biri erkeklerin ağır çalışma koşullarından dolayı erken ölmeleriydi. Madenlerde çalışan ve toprağı ekip biçen erkek, vücuduna ekstra yükleniyor ve bunun etkilerini yıllar ilerledikçe görüyordu. Fakat sorun bu olsaydı artık erkeklerin ve kadınların benzer koşullarda çalıştığı bir dönemde aradaki farkın kapanıyor olması gerekirdi. Oysa toplumda büyük değişimler yaşanmasına rağmen kadınlarla erkekler arasındaki ortalama ömür uzunluğu farkı aynı kalmıştır. Bugüne kadar farklı cinsiyetlerin ortalama ömrünün farklı olmasına neden olan mekanizmaları açıklamak için öne sürülen fikirlerde endokrin ve bağışıklık sistemlerine odaklanılmaktadır. Cinsiyet ile ilgili hormonların bağışıklık sistemini de etkilediği bilinmektedir.
Yaşam tarzı mı? Uzmanlar, ortalama ömür uzunluğu farkının her yıl her ülkede korunduğunu ve insan biyolojisinde en istikrarlı eğilimin bu olduğunu belirmektedirler. Erkeklerin bedenlerine karşı daha kötücül davrandığını kanıtlamak da pek mümkün değildir. Sigara, alkol ve obezite gibi etkenler farklı ülkelerde bu farkın azlığını veya çokluğunu belirleyebilmektedir. Örneğin alkol ve sigara yüzünden erkeklerin ömrü kadınlardan daha kısadır. Çatışmalardan etkilenen bölgelerde, erkeklerin yaşam süresine ilişkin beklenti düşmektedir. Yeterli sağlık hizmetlerinin olmadığı yerlerde ise, pek çok kadın doğum sırasında hayatını kaybetmektedir.
Kromozomlar mı? Uzmanlar sosyal faktörler ve yaşam tarzının da önemli olduğunu, ama yaşlanmada asıl belirleyenin biyolojimizde yattığına inanmamaktadır. Her hücrenin DNA’sındaki kromozomlarda birçok potansiyel mekanizma vardır. Kromozomlar çift halde bulunur: Kadınlarda iki X kromozomu, erkeklerde ise X ve Y kromozomu vardır. Bu fark hücrelerin yaşlanmasını değiştirir. Kromozomlar genleri barındırmaktadır. X kromozomu hayatta kalmayı sağlayacak pek çok geni barındırmaktadır. İki X kromozomu olması nedeniyle kadınlar her genin kopyasını tutar; yani bir gende sorun varsa yedeği de vardır. Erkeklerinse böyle bir takviye olanağı yoktur. Bu nedenle zamanla daha fazla hücre arıza gösterip erkekleri daha büyük hastalık riskiyle karşı karşıya bırakır. Diğer açıklamalar arasında tempolu koşan kadın kalbi hipotezi de vardır. Kadınların adet döngüsünün ikinci yarısında kalp atışları hızlanır; bunun hafif türden egzersiz etkisi vardır. Bu nedenle kalp ve damar hastalıkları daha geç yaşta ortaya çıkar. Beden büyüklüğü de bir etken olabilir. Uzun boylularda daha fazla hücre vardır. Bu ise hücrelerin mutasyon riskini artırır. Ayrıca büyük bedenler daha fazla enerji harcar ve bunun atıkları vücutta daha fazla yıpranmaya yol açar. Erkekler daha uzun boylu oldukları için uzun vadede daha fazla hasara uğrarlar.
Hormonlar mı? Ama belki de asıl sorun erkeklere ses, fazla kıl ve kellik gibi diğer özelliklerini de veren testosteron hormonundadır. Bazı araştırmalarda, ergenlikten önce hadım edilen kişilerin daha fazla yaşadıkları görülmüştür. Testosteron kısa dönemde vücudu daha güçlü kılsa da yol açtığı değişiklikler daha ileri yaşlarda kişiyi kalp hastalıklarına, enfeksiyona ve kansere daha açık hale getirmektedir. Kadınlar sadece testosteron riskinden uzak durmakla kalmaz, aynı zamanda kendi gençlik iksirlerinden de faydalanmaktadırlar. Kadın cinsiyet hormonu östrojen antioksidan işlevi görür ve hücrelere zarar veren zehirli kimyasalları temizler. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, yumurtalıkları alınmış olanların hücre tamirini yeterince yapamadıkları, bu nedenle daha az uzun yaşadıkları görülmüştür. Kadın ve erkekler böylece kendi genlerini aktarma şansını artırmaktadır. Çiftleşme zamanında kadınların testosteron yüklü baskın erkeği seçmesi, çocuklar doğduktan sonra ise erkeklerin devre dışı kalması söz konusu olmaktadır. Nesli sürdürecek olan çocuğun iyiliği anne vücudu ile bağlantılı olduğu için onun babanınkinden çok daha sağlıklı olması önem kazanmaktadır. Bu erkekler açısından acı bir gerçektir. Fakat bilim insanları, ortalama ömür bakımından kadınlarla erkekler arasındaki farkın ne ölçüde hormon faktörüyle açıklanabileceğini ve bu sorunun cevabını aramaya devam etmek gerektiğini söylemektedirler.
Kadınlar ve erkekler ile ilgili ilginç bir nokta da, her ne kadar daha uzun ömürlü olsalar da ortalama olarak kadınların sağlığının erkeklere göre daha bozuk olmasıdır. Bu durumun doğruluğunu gösteren pek çok veri bulunmaktadır. Örneğin, kadınlar daha çok doktor muayenesine gitmekte ve daha çok ilaç kullanmaktadırlar.