Her acıyı kaldırabilecek ve kaldıramayacak yaşlar vardır. Annesini veya babasını, veya her ikisini
birden kaybeden çocuklardan tutun; aile içi psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalan nice
çocuklar var ve bu çocuklar, yetişkinlik dönemlerine gelseler de yaşadıkları bu travmalar onlarda
kalıcı bir hasara sebep olabiliyor. Burada anne ve babalara düşen görev, çocuklarına değil psikolojik
veya fiziksel şiddet uygulamak; onların yanında kendi aralarında dahi tartışmamaları gerekiyor.
Fakat ne yazık ki bazı ebeveynler, buna dikkat etmemekle kalmayıp, sadece kendilerini düşünerek
bencilce hareket etmektedirler.
Sadece doğurmakla, onları yedirip içirip giydirmekle anne-baba olunmuyor; çünkü bunlar zaten
biyolojik özellik olmakla beraber her anne- baba için yapılması gereken zorunlu birtakım
görevlerdir. Günümüzde anneliği ve babalığı bir meslek veya kariyermiş gibi görenler bile var. Sırf
annelik – babalık görevlerini yapıyorlar diye bunları dillendirip insanlara anlatarak veya sosyal
medyada paylaşarak çevreye karşı iyi anne ve iyi baba imajı oluşturmayı hedeflemektedirler. Oysa
her şeyden daha önemli bir şey var ki o da sevgidir. Çünkü bir bebek dünyaya gelirken ağladığında
O’nu kucağınıza alıp O’na sevgi gösterirseniz ağlamayı bırakır, acıktığında da yine sevgi göstererek
O’nun karnını doyurduğunuzda mutlu ve huzurlu olur. Uykusundan korkarak uyandığı zaman bile
O’nu sevgi ile uyutursanız sizin O’na verdiğiniz sevginin güveni ile tekrar uyur. Sevgi duygusu
hepimizin bilip de birçoğumuzun ne yazık ki farkında olmadığı yüce bir duygudur ve bu duyguya
erişip mazhar olmak da hiç şüphesiz farkındalıktan geçer, yani bilinçten.
”Biz çocuklarımızı ne öperdik ne de onlara sarılırdık; ama onları hep uzaktan severdik” cümlesini
belki birçoğunuz bazı eski kuşaklardan duymuşsunuzdur. Peki ama o kuşakların bunu
yapmalarındaki amaçları ne olabilirdi? Ben merak edip nedenini bazı yaşlılara sorduğumda bana şu
cevabı verdiler: ”Çünkü çocuklarımız şımarmasınlar diye ve bize karşı çekingen olup saygılı
olsunlar diye.”
Bir genç olarak bu konu hakkındaki genel düşüncelerimi soracak olursanız; saygının yolu sevgiden
geçer. Sevgi olmazsa saygı tek başına emir altı olarak kalır geriye. Sevgi, çocuklarınıza uzaktan
bakışlarla gösterilmez; sevgi evvela yürekten hissedilir, dokunuşla… Dokunarak sevgiyi
hissettiremeyen ebeveynler, ne yazık ki kuru bir kütük tanesinden ibarettirler. Çünkü bir kütüğün, bir
ağaç gibi faydası olmaz; ama ağaç, gölgesini hissettirerek ona sığınan kim olursa güneşin aşırı
sıcağından korumakla birlikte, meyvesi ile de sağlığa fayda ve katkı sağlar.
Gelelim anne-babalığı kariyermiş gibi görenlere…
Anne-babalık kariyer değil; bir hikmettir. O evladı da anne – babalara bahşeden Allah’tır. Allah
veriyor o canı. İnsanlar, onların dünyaya gelmesi için sadece birer vesiledir. Hepimiz vesileler
aracılığıyla dünyaya gelmiş varlıklarız. Sanmayın sakın Hz. Adem (as.) Babamız ve Hz. Havva
Anamız vesilesi ile yaratıldılar. Onları hem yaratan hem de onlara vesile olan da yine Allah’tır.
Çocuklarımızı dinleyelim, onları anlayalım. Eğer bugün onları dinleyip anlayamazsak, gün gelir
onlar başkaları tarafından itilip kakılmakla kalmayıp ezilirler. Sevgimizi onlara göstermezsek, onlar
doğru mu yanlış mı olduğunu test etmeden sevgiyi yanlış insanlarda aramaya başlarlar. Sevgi açlığı
ne kötüdür, aslında en acı derttir sevgi açlığı çekmek… Aşk acısından bile daha derin ve daha can
yakıcıdır.
Unutmayalım! Her güzel başlangıç ‘sevgi’ yolundan geçer. Yunus Emre Hazretlerinin de dediği gibi:
”Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz.”
Sevgi ile yaşayıp sevgi ile kalalım…
Saygılarımla…
Annelik– Babalık Farkındalığı
Yorumlar
Benzer Haberler
-
Öğrencilerden örnek davranış;
-
BAŞARILI OLMANIN YOLU
-
Tükettiğimiz Gıdalar ve Davranışlarımız Arasındaki Gizli Bağlantı
-
FENOMEN ÖĞRETMENLER VE MEMURLAR
-
Kalabalıkta Bile Yalnız
-
Post mu dost mu?
-
Çürük üzüm habbesi…
-
KAYBETTİK
-
KANDIRMA SANATI
-
ERZURUMLU NAFİZ KOTAN KİMDİR?
-
Kaht-ı rical, kıtlık mes’elesi…
-
HANGİ ACI UNUTULUR?