Facebook, Twitter, İnstagram, Tiktok vb. sosyal medya siteleri, teknolojinin de gelişmesi ile beraber hayatımızın birer parçası haline geldiler. Onlarsız bir hayat, adeta ”dedikodusuz” ve ”yalnızlığı tercih etmek” anlamına gelir oldu, bazen de ”insanlardan kaçış yolu” olarak görüldü. Psikolojik olarak mutluluğumuzun veya mutsuzluğumuzun, yalnızlığımızın adresi hiç şüphesiz sosyal medya adresleri olmuş durumda. Sosyal medya hayatımıza girmeden önce insanlar sadece güvendikleri dostlarına yüz yüze içlerini açıp dertlerini paylaşırlardı. Oysa şimdilerde kimse
kimseyle yüz yüze dertleşme gereği bile duymuyor; çünkü artık dertlerini paylaşacakları bir ya da birkaç kişi değil; yüzlerce kişiler var. Yani artık insanlar tüm duygu durumlarını ”story” dediğimiz ”hikaye” kısımlarına yansıttıkları için, bir nevi merak edilmelerine gerek bile kalmıyor. ”Kim nerede, ne yapmış?”, ”Ne yemiş?”, ”Ne pişirmiş?”, ”Kim kiminle sevgili olmuş?”, ”Kim kimden ayrılmış?” vs. bunların cevapları sosyal medyada gözler önünde artık. Elbette ki ne ”hikaye” ne de ”gönderi” olarak paylaşım yapmayanlar da var. Fakat Onlar kendilerini aktif statüde görmüyor ve göstermiyor olsalar da, başka insanların hikaye ve gönderilerini takip ederek bir nevi kendi şahıslarına münhasır olarak onlar da aktiflerdir aslında. Varsayın ki bir süreliğine de olsa hesabınızı veya hesaplarınızı dondurdunuz ya da kapattınız. Bir gün bir bakmışsınız ki size uzun zamandır selam bile vermeyen, halinizi hatırınızı sormayan
insanlardan birinden telefonunuza ”Yaşıyor musun?” mesajını almanız muhtemel. Eminim ki birçoğunuz bu durumu yaşamıştır ve halen yaşayanlar da vardır. Oysaki sosyal medya denen bu teknolojik sistemsel varlığın amacı insanları olduğu gibi yansıtmak mıydı? Bir düşünmek gerek. Halbuki kimileri de kendilerini olduğu gibi değil de, olmadığı biri gibi göstermeyi amaçlamış durumda. Mesela sosyal medyada kendilerini elit gibi gösterip; fakat aslında özünde çok farklı olan binlerce insan var günümüzde. Bu, kişiye özel psikolojik bir durum mu, yoksa bir heves mi? Orası
tartışılır elbet. Gelelim amacı düşünmeye… Sosyal Medya hiç şüphesiz ki dikkat ve ilgi toplama platformu durumuna gelmiş. Peki sosyal medyanın tek amacı da bu muydu ki? Kimi insanlar ”takipçi kasmak” adı altında tanımadığı
yüzlerce ve hatta binlerce insandan gelen arkadaşlık isteğini kabul edip onları ekler ve takipçi toplama hırsına girer. Peki bunu yapmak sıradan bir insan için ne kadar doğru olabilir? Eğer ki bir Fenomen, Yazar, Siyasetçi, Sanatçı, Oyuncu vs. değilseniz takipçi toplamanın da bir anlamı elbette ki yok. Çünkü bu örneğini verdiğim insanların amacıdır başkalarını tanımak ve başkaları tarafından tanınmak. Peki sıradan bir insanın, tanıdığı insanların dışında tanımadığı insanlarla da ekleşip yüzlerce ve hatta binlerce takipçi yapmalarındaki amaç neydi? Gösteriş ve ihtişamın düşkünlüğü mü, yoksa sadece paylaştıkları resimlerin ne kadar ”like” (beğeni) aldığı hırsı mıydı? Hani derler ya ”Silah icad oldu, mertlik bozuldu.” diye, ”Sosyal Medya da icad olunca samimiyet bozuldu.” aslında; gerçeklik azalırken düzenbazlıklarda bir artış oldu. Ne diyelim… Allah kimseyi şaşırtmasın.
Sosyal Medya Gerçekleri
Yorumlar
Benzer Haberler
-
Metanet
-
Manifesto…
-
Türkiye’de Bitkisel Protein Elde Etme Kaynakları Nelerdir? (II)
-
Kolay Para
-
Salih Kurt Kimdir?
-
Bir Metin Aydın Kitabı: “Sapkın”
-
TRAFİKTE DİKKAT !
-
Hoş geldiniz Metin Aydın Hocam
-
Bilim, Din ve Felsefenin Ortak Paydasında
-
Türkiye’nin Bitkisel Protein İhtiyacı Ne Kadar? (I)
-
GERÇEKLER VE HAYALLER
-
Verimli Ders Çalışma Teknikleri