Dünyânın gerçeği ki; zıdlıklar âlemindeyiz !
Her şey zıddı ile bilinir, akıl ve idrâk zıdlıklar arasında tercihi belirleyen mekanizma olarak devrededir…
ancak zıdlıkların idrâki vasıtasıyla mutlak hakikatın mahiyeti anlaşılabilir. Bu âlemde zıddı olmayanı aklın anlaması ve idrâk etmesi mümkün değildir.
Ruh – beden, madde -mânâ, cömert – cimri, akıllı – deli, doğru – eğri, iman – inkâr, iyi – kötü, hayır – şer, güzel – çirkin, zengin – fakir, çalışkan – tembel, hasbî – hesabî, yalan – gerçek, dürüst – sahtekâr, dosdoğru – ikiyüzlü, mümin – münafık, siyah – beyaz, celâl – cemâl, pozitif – negatif…
Yine, nûr ve zulmet birbirinin zıddı olan iki kelime, iki kavram…nûr ışık, aydınlık mânâsına, zulmet ise hem karanlık mânâsına hem de metaforik olarak küfür, şirk, cehâlet, fısk u fücur mânâlarına karşılıktır. Dolayısı ile âlemde mevcut bütün güzellikler ve dosdoğru şeyler nûrun, kötülükler ve çirkinlikler ise zulmetin tezahürüdürler..
Her bir şeyin müspetinin/pozitifinin zıddında menfisi/negatifi mevcuttur…tez – antitez gibi…
Zıdlıklar âlemi, hak – batıl, gerçeklik ve sanallık düalizminin, diyalektiğinin ve tercihlerinin sınandığı bir eleme sistemidir ki, kazandığını zannedene kaybettiği gelecekte bildirildiğinde “eyvah, iş işten geçmiş, keşke yeniden başa dönebilsem de hayatı yeniden yaşasam” diyeceği bir platformdur aslında !
Her bir anda kişi bu ikilemi, düalizmi hem etrafında hem de kendi iç âleminde, düşünce sisteminde yaşamakta değil mi ?
Ya bile bile yahut cahilliğinden dünyalık menfaat(!) içün, egosu adına yanlışı tercih edecek, ya da doğruyu, düzgünü, itidali, övülmüş ahlâklılığın gereğini yerine getirecek şekilde tercihte bulunacak âdemoğlu…
Ya da gücü yetiyorsa(!) yaptığı kötü/menfi/şer işlerin yanında kâr kalacağını zannediyorsa ölümü öldürecek !!!
Bozkırın tezenesi abdal Neşet Ertaş usta, akl-ı meaştan başlayan içsel yolculuğunun sonrasında akl-ı meadın önemini kavraması ile ilgili olarak der ya:
“Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
(…)
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Batınım sen oldun zahirim sensin”
Fazla söz ne gerek, Necip Fazıl Kısakürek üstâd’ın satırlarıyla mim koyalım:
“Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.”
Ey âdemoğlu; semâdan sarkıtılmış aklın bir sarkaç gibi salınıp durmasın ki onun tabiatı ve hakikati, ya “akl-ı meaş ya akl-ı mead” (*) cihetinde karar kılmaktır…tercih ise sana kalmış…
Vesselâm…
______________
(*)”Akl-ı Meaş” âlemin renkleri ve çekim odaklarına kapılmış, yatırımını sadece o arzu, heva ve heveslere yapmış, varoluş enerjisini beden ve bedensel tatminler yolunda harcamayı tercih etmiş aklı temsil eder.
“Akl-ı Mead” zıdlıklar âleminde hakikat arayışına girmiş bu yölda yürümeye karar vermiş, kendi özüne vakıf olma yolunda ilerlemeye çalışan aklı temsil eder.