Zarfın değil mazrûfun önemsendiği zamanlarda, şaşaa, eğlence, gösteriş, boya, cilâ, maske öncelenirken, tâli olan asılın, usül de esasın yerini alır…
Bu anlayışın hâkim olmasıyla kabuk boyanır, cilalanır, albenisi ve cazibesi artırılır, maksat sadece ve daima göze hitaptır, alkıştır, beğenilmektir, içi ve içindeki cife bile olsa…
Mazrûfun neliği, niteliği, kıymeti, pahasının ne olup olmadığının ehemmiyeti akla bile getirilmez. İdrâkler albeni hipnozunun etkisi altındadır…
Bu devirlerde reklâmın bolluğu ile beraber mostra, maske ve kılıflarda satışın tavan yaptığı görülür…
Pazarlama teknikleri ve stratejilerinin iş yaptığı, erbâbının itibar gördüğü ehlinin malûmudur.
Boya ve cilânın marifetine vâkıf olan pazarlamacılar hurdayı da çok iyi bedellere pazarlarlar.
Müsta’mel vasıtaların yesyeni fiyatına satılması da buna en güzel örnek deği mi ?
Cilâlı taş devrini geçmişte bıraktı, boyalı- cilâlı insan devrine çığır açtı insanoğlu !
★
Duvarda tazim gereği yükseğe asılan süslü, işlemeli kılıf veya çantalar içerisindeki mushafları ve mushaftaki yazılanlardan bîhaberleri düşününce, zarf mazrûf mes’elesinde özün farkında olmayıp mazrûfa bakmayıp kabukla yetinenleri daha iyi anlıyoruz.
Kabuğun/kışırın önemsendiği, özün esasın umursanmadığı bu devirlerin sloganı da şöyle olsa gerek:
“Sen mazrûfa değil zarfa bak”
Ya zarfın içinden; gübre, laşe, pis koku, taklid materyal çıkarsa…
Eyvah aldatıldık, aldandık diyenler de olacaktır; ancak “Amaaan sende” diyeceklerin de bu günün insanları arasında çok sayıda olduğunu tahmin etmek içün anket yapmaya gerek yok sanırım !
Malesef, çoğunluk tedavülden kalkmış olanı geçer akçe diye gösterme, pazarlama, ikna etme, aldatma peşinde…!
★
Ey insan !
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hûd sûresi, 112)
Nasıl mı ?
Kılıf üzerinden, göstermelik doğruluk ile değil tabiki !
Doğruluk gösterişte değil; insanın özünde, hem niyetinde, hem de söz ve davranışlarında olmalı…dosdoğruluk; ikiyüzlülükten, sahtelikten, yalancılıktan, olduğundan farklı görünmek ve göstermek çabasından da uzak durmaktır !
Sonuçta zarfa değil mazrufa, yani zarfın içindeki ne ise, ona bakılır, o iyi mi, güzel mi, latif mi, kıymetli mi, dosdoğru mu ?
Zarfa bakan çoğu zaman aldanmıştır…
Ey insanoğlu, ne dediğine değil, dediğini yaşantına uyguladığına, arkasında durduğuna, yapıp yapmadığına bakılır.
Devre göre prim yapan meta üzerinden pazarlama yapanlara, bezirgânlara karnımızın tok olması lâzım değil mi?
Hz. Peygamber buyurur, “(Akıllı mümin) Bir delikten iki kez ısırılmaz”, ”Kim bizi aldatırsa, bizden değildir”.
Biz, irfân ehlinin ifâde buyurduğu gibi “zarfa değil mazrufa bak”ıyoruz…zarf harap olsa n’olur, altın suyuna batırılmış olsa n’olur, biz içinde define olup olmadığına bakıyoruz !
Erzurumlu İbrahim Hakkı (hz.) demiş ya:
“Harabat ehline hor bakma zâkir
Defineye malik viraneler var.”
Vesselâm…